Koltuk

10 5 0
                                    

Koltuga hafif capraz oturmustu, basını sag omzunun uzerinden asagıya dogru sarkıtıp gozlerinin dalması icin birseyler arıyordu etrafta. Belli ki birseyleri hatırlamak istiyordu ama bir turlu basaramıyordu. Karsı odanın kapısına astıgı posete bakıyordu, icinde ne oldugunu hatırlayamadıgı, siyah, agzı baglanmıs bir posetti. Bircok kez kendi agzını da oyle baglayıp konusmamayı istedigi geldi aklına bir an, sonra yine baska yonlere cevirdi gozlerini. Etrafta ona birseyleri hatırlamak icin yeterince ilham verici birsey yoktu. Aynı hayatı gibi cevresi de tum bu yagmurlar arasında kuramlıktan payını almıstı. Bornozunu cıkartıp ustunu giyinmeye basladı. Kucuk kucuk deniz dalgaları vuruyordu aklına, tenha eski ve kucuk bir lokantaya gitme fırsatı buldugundaki gibi, sessiz ve sakindi hersey, kucuk balıkların deniz yuzeyinin altında yosunlarla ziyafet cektigi, cogunlugu yaslı insanlardan olusan biryerdi. Yaslı bir ciftin işlettigini cok sonradan ogrenmişti orayı ve gercekten guzel yemekler satıyorlardı. Efkarı kimi zaman yuzune yansıyan insanlar arasında dolasan bir de genc calısanları vardı. Kut siyah sacları, derin gozleri vardı. Servis yaparken gulerdi ama arkasını dondugunde icindekileri yansıtırdı gozleri. Yakamoz gibiydi binevi. Ustten tum o koyu siyahlıgına ragmen parıltılar vardı, oylesine guzel oylesine tatlı. Oysa az altında yine karanlıklar vardı. Derin siyah suları vardı anlasılan, yine de gulerken tereddut etmiyordu. Belki de kendi icinden birseyler kopmustu onun da ve daha derinlere gitmişti o denizlerde. Acılarına hunharca gulup, sigarının atesine aglayan....Birseyler icerken kadehe pek ihtiyac duymuyordu, basit bir sisenin ictenligini bir kadehin inceliginden daha cok yakıstırıyordu dudaklarına belli ki. Satır baslarında kacamaklar yapıp, yazıları duz yazan tiplerden. Cok fazla bakmaya dayanamadı, yoksa kendi de suruklenecekti onun gozlerine. Tekrar tabagına dondu ve hicbirseye aldırmadan yemegini yedi. Balık harikayı. Dısarda hafiften yagmur yagarken, sarı yagmurlugunu giyip cıkmıstı ordan, hesabı odemeden once pecetelerden birine de kucuk bir resim cizmişti. Kocaman tesekkurler yazıyordu altında ve kucuk de bir gulucuk.... Yolda yururken sehrin guzelligine dalmıstı. Denizden gelen yagmur sesi, topraktan gelen yagmur kokusuyla oyle guzeldi ki, simdi bile aklına geldiginde dertlerinden bir cırpıda sıyrılıyordu. Sahil kenarında uygun gordugu bir yere oturup yagmurun dinmesini bekledi, ustu bası sırılsıklam olmustu. Giydigi yagmurgun kapatamadıgı her bir bolumu yagmurun işgaline ugramıstı. Kaldıgı konaga gitmek icin ayaga kalktı, bisikletini de civarda bir yere bırakmıstı ama oraya kadar gidip onu alacak bir havası yoktu, zaten deniz kıyısından da ayrılmak istemedigi icin, kıyı seridini takip edecekti takip edebildigi kadar. Yol da ici gibi tenhaydı ve adımlarının yankılarını rahatca duyabiliyordu. Birkac dakika kendi ayak seslerinin esliginde yurudukten sonra baska bir ses daha belirdi ardında. Kıyıdan ayrılmıs ve ara sokaklardan birine girmişti. Cok aldırmasa da bu cok iyi tanımadıgı yerde bir yabancıydı ve cogunlukla yabancılar pek sevilmezdi. İstifini bozmadan yurumeye devam etti, ayak sesleri gittikce daha yakından gelmeye baslıyordu. Konaga varmasına son bir sokak kala, donup ardına bakmaya yeltenebilmişti nihayet. Fakat umdugundan daha fazlasını bulmustu. Lokantada servis yapan kızdı bu ve evine gidiyordu belli ki, 4 yada 5 katlı bir binaya giriyordu onu gorugunde. Gozlerinde hala o bakıslar vardı. Onuna konusmak istedi ama tuttu kendini. Ona neydi ki, bir yabancıydı sonucta onun hayatında. Umursamayıp, hicbir sey soylemeden gecip giderdi yanından. Sonra konaga girdigigindeki insanların yuzlerini hatırladı. Mudur cok sıcakkanlıydı, yuzu oylesine mutlulukla doluydu ki, oysa calısanların hicbirinde yoktu bu. Bircogu sadece gorev icabı guluyorlardı. Satın alınmıs mutluluklarla dolu baska bir bina. Bir an irkilip kendine geldi. Hala kendi yatak odasındaydı ve sadece esofmanını giyebilmişti. Koltuga dogru giderken poseti acıp icine bakmak aklına geldi. İcinde kucuk kucuk iplik parcaları vardı. Anlam veremedi once, dusundu ama hatırlayamadı. Dikiş yapmamıstı cok uzun bir suredir. Aklını yormak istemedigi icin oldugu yerde bırakıp koltuga dondu. Koltugu rahattı, ustunde oturdugunda siyah derin suları rahatca dusunup, orada neler oldugunu merak edebiliyordu. Ama yabancı bir hayatın sessiz cumlelerini okuyabilecek kadar rahat olamıyordu. Bu isler hep boyleydi. Kelimelerin anlamlarını bilir ama bir yukleme baglayamazken kendi gibi insanlar, kelimelerle oyun oynayanlar kusursuzca soylerledi onları ve problem suydu ki, oyunu onlar kazanırlardı.

Bir Sehrin YalnızlıgıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin