Yaşamışlık ve Yaşanmışlık
Yaşamaya duydugu buyuk arzularının gunden gune eskidigini bilmekten korkuyordu, arzuların, ozellikle de buyuk olanların, vergileri cok agır olabiliyordu. Onlardan kacındıkca da gunleri sıradanlasıyordu ve bunun gereginden fazlaca farkındaydı. Yasamak istedikleri arttıkca odedigi bedelin acısı da bir o kadar artıyordu, o nedenle hala bedel odemeye yılmamıs ve hayatta birseyleri basarmak isteyen insanlara saygı duyar ve ozenirdi. Hayatında gecen gunlerin karsılıgını gormek istemisti bir zamanlar ve birseyler basarmıs olmanın verecegi tatlı huzuru....Bir gunun sadece birbirilini takip eden gece ve gunduzden ibaret olmadıgını anlayabilmeyi....Yine de fena sayılmazdı, kendine ait bir evi, karnını doyurmaya yetecek kadar parası vardı, daha nasıl derdi olabilirdi ki, ihtiyac piramidinin en ust 2 basamagını tamamlamıstı işte, basarılıydı. Sadece bunun farkına varamıyordu belki de. Bircok insan onu basarılı buluyordu, hayatı yeterince anlıyordu onlara gore ve gerektigi zaman gereken seyleri yapabiliyordu. Hayatı gorebiliyordu, onların yapmak istedikleri seyleri yapıyor ve en azından yarısının surkem istedigi hayatı suruyordu. Bir kitaplıgı, dolu bir icki dolabı ve tozunu alamayacagı kadar cok kitabı vardı....Cok fazla arkadası yoktu, "az ama oz arkadasların var, benim de oyle olsa"larla dolu bir suru tanıdıgı....Arada sehirdısına cıkıp biryerlere gidebiliyordu ve kimseye hesap vermesi gerekmiyordu, istedigi zaman tatil yapıp istedigi zaman para kazanabiliyordu. Toplum icinde de kimseye birsey yapmayan kendi haline birisiydi, bir kişiyi incittigi görülmemiş, kimseye bagırdıgı duyulmamıstı. Huzurlu bir insandı bircoguna gore, ichuzuru yakalamıs keşişlerle bile kıyaslayabiliyorlardı onu. Ne zaman birisiyle karsılassa hep bunları anlatıyorlardı ona, herkes ona ozeniyordu icin icin, yazılar yazıp " yalnız olabilmeyi isterdim"," cevremde cok fazla insan var" deyip "oysa senin hayatın ne guzel, hic bunlarla ugrasmak zorunda da degilsin, hayatın hayat işte, senin hayatın hayat" diye bitiriyorlardı cumlelerini....Geregi duyulmayan tonlarca kelime, bir sürü cümle-cogu agır gelir cinsten. Evet, belki de hayatı oyleydi, yani duvarlardaki, masalardaki takvimlere ve saatlere sorulda; ama onun takviminde ve saatinde işler boyle işlemezdi. Hayat her gecen gun cevresindekilerin takvim yapraklarını eksiltirken onun saclarından, saclarının renginden, gozlerinin ferinden eksiltiyordu. Hayatı yasadıgı dogruydu ama hayatın onu pek yaşamışlığı yoktu. Yaşamışlıgına denecek laf yoktu ama yaşanmıslıgı da yaşamıslıgına inat neredeyse hic yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sehrin Yalnızlıgı
SonstigesSoguk sehir duvarlarının, bir insanı kucaklayarak usutmesini anlatan, kahramanı olmayan ve bir kahramana gerek duymayan bir hikaye