Yahya o sabah telefonun sesiyle uyandı. Arayan numaraya bakıp.
- Efendim Arda. Dedi-Abi Çiroz Mustafa uyandı ne yapalım?
"Bekleyin geliyorum" diyerek kapattı telefonu. Hemen yataktan kalkıp banyoya ilerledi. Ilık bir duş alıp giyinmeye başladı. Siyah kot ve tişört giyip evden çıktı. Hızla arabasına binerek Çiroz Mustafa'nın tutulduğu depoya doğru yola çıktı. Bedeninde tam bir sükunet vardı. Tembelce nefes alıyordu. Avını yakalamadan önce sanki enerjisini muhafaza ediyordu. Bakışları donuk ve sabitti. Depoya vardığında sakince arabasından indi. Güçlü adımları zeminde yok sesler çıkarıyor tehditkâr bir şekilde depoyu dolduruyordu. Ölüm saatini vaadediyordu.Ağır demir kapıyı tek eliyle iterek içeri girdi. Mustafa zor bela tahta bir taburede oturuyor kısık gözlerle başına gelecekleri bekliyordu. Yahya Arda'ya başıyla selam verdikten sonra Mustafa'nın önünde zebellah gibi dikildi. Sakin sesle " hazır mısın?" Diye sordu. Çiroz Mustafa korkudan donmuş hiç ses çıkarmadan başına gelecekleri bekledi. " Asit bidonuna sokun bakalım hala sessiz kalacak mı" dedi Arda'ya. Arda yanda duran bir kaç kişiye hemen talimatları verdi. Yahya kalçasını masaya dayayarak önündeki sahneyi duygusuz gözlerle izledi. Mustafa'nın çığlıkları kulak tırmalayıcı hale geldiğinde bile gözünü kırpmadan izledi. Ama bir şey eksik geldi gözüne tatmin olmuyordu bir türlü. Arda'ya dönüp soğuk sesiyle " Çıkarın birazda böyle yaşasın pezevenk" emrini verip depodan dışarı attı kendini. Soğuk havayı ciğerlerine çekti üst üste. Elini telefona attı sonra duraksayıp arabasına bindi. Yalnızlığa ihtiyacı vardı. Son günlerde kendini fazla dinlemeye sorgulamaya başlamıştı. Bu onun tarzına uymuyordu. Kararını bir kere verir ve uygulardı ama şimdi nedense sorguluyordu. Arabasını sahil kenarına çekip düşüncelerini toplamaya çalıştı. Yaptığı işkence normalde onu mest etmeliydi ama etmemişti hatta hiç bir şey hissetmediğini düşündü. Babası geri gelmiyordu ve bu yaptığı ruhunu karartmaktan başka bir işe yaramamıştı. Elini telefona attı ve Arda'yı aradı
"Efendim abi" diyerek açtı telefonu Arda. " Fişini çekin " diyerek kapattı telefonu Yahya. Sonra derin bir nefes aldı. Günün başlangıcını bir kutuya kaparak zihninin derinliklerine gömdü bir daha düşünmemek üzere. Arabasını tekrar çalıştırarak şirkete yok aldı. Ruh hali biraz daha iyiydi şirkete adım attığında. Çalışanlarına hafif baş selamı vererek odasına ilerledi. Kapıda ki sekreterine " bana kahve getir" diyerek odasına girdi. Günün büyük bir bölümünü çalışarak geçirdi. Saat 18 e gelirken yavaşça masasından doğruldu. Deri ceketini eline alıp çıkmak için harekete geçti. Asansörün önüne geldiğinde proje müdürü Ayça ona yaklaştı " Çıkıyor musun Yahya?" diye sordu. Yahya kadındaki cesareti içinden tebrik etti. Soğuk ses tonuyla " evet" dedi sadece biz gibi bakışlarla. Kadın onun cevap vermesinden cesaret alarak " bende çıkıyorum ne dersin bir şeyler içelim mi?" diye sordu tekrar Yahya cevap vermeden asansöre bindi Ayça da peşinden. Kadından yayılan parfüm kokusu Yahya'nın genizini yaktı. Hala umutla yüzüne bakıyordu. Yahya sonunda " Isim var" diyerek kestirip attı. Asansör zemin kata indiğinde Yahya hızlı adımlarla Ayça'nın yılışık bakışlarından ve zehir gibi kokusundan uzaklaştı.Arabasına binince bir an Esme'yi arayıp görüşmek istedi sonra bu isteği göz ardı ederek eski bir arkadaşının işlettiği esnaf lokantasına gitti. Arkadaşı orda yoktu ama Yahya büyük saygıyla karşılandı yine de. Masaya oturup köfte istedi. Yemeğini yedikten sonra biraz kafa dağıtmak için kafes dövüşleri yapılan yeraltı denilen bir mekana gitti. Arada buraya uğrayıp stres atıyordu. Her zaman olduğu gibi kalabalık ve yüksek müzik sesi onu rahatsız etti. Bir süre kafes içinde dövüşen iki kişiyi izledi. Sonunda dövüşçülerden biri nakavt olduğunda üstündeki deri ceketi çıkararak kafese girdi. Rakibiyle göz temasını kesmeden ilk yumruğu atmasını bekledi. Her zaman karşı tarafın ilk hamlesini beklerdi çünkü karşı tarafın gücünü ve stratejisini o şekilde anlardı. Ilk yumruk gözünün altına geldi. Sağlam yumruk yemişti. Ikinci hamleyi beklemeden rakibinin kulağına vurdu. Adam dengesini kaybettiğinde bir tane de burnuna geçirdi. Birbirlerinin açıklarını yakalama çalışırken Yahya'nın da kaşı ayrılmıştı. Biraz da olsa kafasının dağıldığını rahatladığını hissetti. Dövüşü fazla uzatmaya gerek duymadan rakibinin ende köküne dirseğini geçirerek nakavt etti. Etraftan bağırışlar ıslıklar yeri inletirken ceketini alıp mekandan çıktı.
Arabasına binince telefonu çalmaya başladı. Kaşlarını çatarak telefonuna baktı. Arda arıyordu.
" Evet" diyerek açtı telefonu "Abi rahatsız ettim ama Esme hanım ev arkadaşıyla bir puba geldiler. Olay çıkmış. Bir kaç it askıntılık etmeye kalkmış biri de Esme hanımı tutup kendine çekmiş. Esme hanım polis çağırmış ne yapalım?" Yahya sinir katsayısının yükseldiğini hissetti. " Olay çıkaranları topla hallet geliyorum şimdi adresi mesaj at" diyerek kapattı telefonu. Hız sınırını hiçe sayarak gaza yüklendi. Beş dakika sonra telefonu tekrar çalmaya başladı. " Ne var yine?" dedi öfkeyle Arda " Abi Esme hanım sorun çıkarıyor adamları almamıza izin vermiyor poliste geldi" dedi "Telefonu ona ver " " Efendim " dedi Esme " Hemen polisleri gönder 10 dakika içinde oradayım" diyerek telefonu Esme'nin yüzüne kapattı.Hızla Arda'nın adresini mesaj attığı puba ilerledi. Dakikalar geçtikçe siniri daha çok artıyordu. Pubın önüne geldiginde Arda'yı arayarak Esme'nin çıkmasını söyledi. Iki dakika sonra Esme de sinirlibir şekilde kapıyı açarak yanına oturdu. Yahya tam patlayacaktı ama Esme'nin endişeyle karışık şok geçiren sesini duydu.
"Aman tanrım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağır Abi
General FictionSert duygusuz bir adam. Güzelliği başına bela olmuş bir kadın. Onları bir araya getiren intikam hırsı. İstanbul'un delikanlısı