Yazım hatası var mı yok mu diye kontrol edemedim varsa kusura bakmayın daha sonra düzelteceğim.
İYİ OKUMALAR:)
Seslenmemle arkasını dönmüştü. Yüzündeki anlık şaşkınlığı farkettim. Neye bu kadar şaşırdıysa..
"Mira hanım! Hoşgeldiniz."
Sesli yanıt vermek yerine küçük bir tebessümle geçiştirmek istedim. Elini uzatıp konuştu.
"Ben Selçuk SANCAK!"
Soyadı beynimde yankılanırken bunun sadece bir soyadı tesadüflüğü olabileceğini geçirdim aklımdan.
Tokalaşmak için elimi uzattım. Fakat tokalaşmak yerine elimi tutup dudaklarına götürdü ve küçük bir buse kondurdu. Karşılığında bende tekrar küçük bir tebessüm yarattım yüzümde.
"Şöyle buyrun."
Gösterdiği, hoş bahçe takımı denilebilecek koltuklara gidip oturdum. Gelip tam çaprazıma oturduğunda konuya hemen girmek istediğim için konuştum.
"Ailemin benden gizledikleri nedir?"
"Çok acelecisin Mira.. Bir şeyler içmek istemez misin?"
"Tamam bir bardak su alırım."
Hizmetliye benim için su ve kendi için kahveyi söyledikten sonra bakışlarını tekrar bana çevirdi. Bana karşı çok sıcak bakıyordu. Böyle bakması beni rahatsız etsede buradan bir şey öğrenmeden gitmeye niyetim yoktu.
"Aras çok şanslı.. Ama bu şans benim olacak."
Dediği şeyi kafamda tartıp ölçtüm ama ne dediğine anlam veremeyince sorma gereği duydum.
"Buda ne demek şimdi?"
"Merak etme bunuda öğreneceksin."
Gelen tonton hizmetliyle konuşmamız doğru düzgün başlayamadan yarıda kesilmişti.
Suyumdan bir iki yudum aldıktan sonra ortada buluna sehpaya bıraktım. Bakışlarımı karşımdaki adama çevirdiğimde beni izlediğini o an anlamıştım.
"Beni izlemeyi bıraksanızda anlatsanız artık Selçuk bey."
Dediğim şeyle yarım ağız gülümsesede hoşuna gittiği belli oluyordu.
"Sizi izlemek.. Her neyse asıl konuya gelelim."
Yarım bıraktığı cümleyi ne kadar çok merak etsemde asıl konudan sapmamak için sormadım. Daha sonrada öğrenebilirdim.
"Dinliyorum."
"Sudeyi biliyorsun.."
"Evet biliyorum."
Sudenin ailemle ne alakası varki böyle bir başlangıç yaptı bu adam diye düşünürken beni şoka uğratacak cümle dudaklarından bir ateş gibi yüzüme püskürdü sanki.
"Sude senin kardeşin Mira!"
Ne kadar süre donup kaldım bilmiyorum. En sonunda Selçuğun bana seslenmesiyle kendime geldim.
"Miraa.. İyi misin? Mira!"
"Ne..ne saçmalıyorsun sen.. Böyle bir şey olamaz."
"Ne yazıkki seni afallatan bu şey gerçek. Devamını öğrenmek istiyorsan şartlarımı kabul etmen gerekiyor."
Öğrenmek istiyor muyum? Diye kendime sordum. Evet istiyordum ama bundan sonrasını kendimde öğrenebilirim. Şart falan kabul etmesemde olur.
"Aklından geçenleri tahmin ediyorum Mira. Bundan sonrasını kendi başına öğrenemezsin çünkü ailen buna izin vermeyecek. Bugüne kadar nasıl saklandıysa bu durum yine aynı şekilde saklanacak.. Sude gerçekleri biliyor."
"Ne zamandır biliyor?"
"Şartımı söyleyeyim kabul et ve her şeyi öğren."
"Şartın ne?"
Gözlerimin içine bakarak söylediği şeyler ürpermeme sebep oldu.
"Benimle evlen Mira. Sadece benim ol!"
Arasın değilde başka birinin olma düşüncesi korkmama neden olurken öfkeyle ayağı kalktım.
"Sen ne diyorsun ya! Böyle bir şeyi kabul edeceğimi nasıl düşündün."
"Elbet edeceksin Mira. Gerçekleri öğrenemediğinde bana gelip teklifimi kabul ettiğini söyleceksin."
"Asla böyle bir şey olmayacak."
"Olacak.. İki kardeş nasıl aynı kıza aşık olabilir.."
Benim dediğime karşılık verdikten sonra anlam veremediğim bir cümle daha kurdu. Şuan bu umurumda değildi. Sadece buradan çıkıp gitmeliydim.
Yüzüne bir kez daha bakıp içimden bu son görüşüm olur umarım deyip arkamı döndüm.
Bahçe kapısından çıkacağım sıra arkamdan bağırdı.
"Benim olacaksın Mira! Bunu unutma!"
Sinirden elimi yumruk yaptım. Arkamı dönmeye tenezzül etmeden çıkışa ilerledim.
Beni gelip aldıkları arabaya binmek istemediğim için taksi çağırmalarını söyleyecektim fakat arkamı dönmemle siniri yüzünün ve bedenin her yerinde belli olan Arasla karşılaşmam bir oldu.
Bana öyle bir bağırdıki olduğum yerde sıçradım resmen.
"Hemen arabaya geç!"
"Ta..ta..tamam."
Koşar adım Arasın arabasına gidip bindim. Kafamı cama çevirdiğimde Arasın hırsla kapı zilimi çaldığını gördüm.
Benim burada olduğumu nasıl öğrenmiş olabilir diye düşünürken açılan kapıdan içeri giren Arasa kaydı bakışlarım tekrar.
Cesaretim olsaydı peşinden giderdim ama hiç mi hiç cesaretim yoktu. Hele Arastaki o siniri gördükten sonra şu arabadan adımımı atmam.
Uzun bir süre Aras gelmeyince gitmeye karar verdim. Tam arabadan inecektim ki evin kapısında burnundan soluyan Aras belirdi. Açtığım araba kapısını tekrar kapadım. Arasın hızlı adımlarla arabaya geldiğini farkettiğimde son dualarımı etmem gerektiğini düşündüm.
Aras arabanın kapısını açıp içine bindiğinde kapıyı o kadar hızlı kapadıki bir an o kapı kırıldı sandım.
Bana bir şey demeden arabayı çalıştırdı ve gaza yüklendi. Son sürat yolda giderken artık korkmaya başlamıştım. Böyle giderse kaza yapacaktık.
"Aras korkuyorum biraz yavaşla."
Sanki ben hiç konuşmamışım gibi son sürat gitmeye devam etti.
"Aras!"
Dönüp bana baktığında daha çok korktum ve önüne bakması için uyardım.
"Önüne bak Aras!"
"Araaaasss.."
Her şey inatla bana bakmasıyla oldu. Karşımıza çıkan arabaya çarpmamak için direksiyonu kırdığında sağ taraftaki yeşillik alandan aşağı yuvarlanmaya başladık son sözlerim "Aras senden nefret ediyorum." Oldu sonrası karanlık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTAKLIĞIN BEDELİ
General FictionMİRA BOZDAĞ Mira daha 20 yaşında masum bir genç kızdı. Hiçbir zaman bu kadar acı bir şekilde evlendirileceğini düşünmemişti. Asla böyle olsun istemiyordu. Bembeyaz gelinliğine hoşnut bir şekilde aynadaki aksine bakacak sevdiği adamın kollarında mutl...