Arkadaşlar öncelikle kusura bakmayın, bölümü daha erken yayınlayacaktım fakat birkaç aksilik yaşadığım için bölümü yayınlayamadım. 😕
Daha fazla uzatmadan sizi yeni bölümle baş başa bırakıyorum.
İYİ OKUMALAR :)
Selçuğun telefonu çalınca bir şey demedi. Telefonunu eline alıp ekranına baktığında kaşları çatılmıştı. Aniden ayağı kalkıp çıkışa doğru ilerledi. Merakıma yenik düşüp bende peşinden gittim.
"Kim arıyor. Açmayacak mısın?"
Sorduğum soruyla Selçuk arkasını dönüp bana baktı.
"Babam arıyor!"
Kaşlarım çatılmıştı. Babası mı arıyordu. Aklım karışmıştı.
"Babanla aranız kötü değil miydi?"
"Evet öyle.. Bir şey olmuş olmalı yoksa beni kolay kolay aramaz."
Selçuk kurduğu cümleden hemen sonra cevaplamak için elindeki telefona döndü.
Sessiz bir şekilde karşı tarafın dediklerini dinlerken kaşları çatılmıştı. İçimdeki merak duygusu tekrar uyanmasına rağmen sessiz kalıp telefonu kapatmasını bekledim.
"Tamam. Geliyorum."
Geliyorum mu? Selçuk nereye gidecekti. Türkiye'ye mi?
Telefonu kapattıktan sonra bana bir şey demeden yanımdan çekip gidecekken kolundan tutup durdurdum.
"Ne olmuş?"
"Türkiye'ye gitmem gerekiyor. Birkaç güne dönerim."
"Tamamda neden gitmen gerekiyor."
"Evden dışarı çıkman yasak bir şey lazım olursa korumalara söylersin."
Konuşmak için tam ağzımı açmıştımki Selçuk kapıdan çoktan çıkmıştı.
Bir açıklama yapmadan çekip gitmesi sinirlerimi bozmuştu. Beni bu eve hapsedip çekip gitmişti. En azından Selçuk buradayken onunla dışarı çıkma imkanım oluyordu.
Salona gidip televizyonun karşısındaki koltuğa uzandım. Televizyonu açıp herhangi bir kanalda durup öylesine izlemeye başladım. Yattığım yerde mayışınca kendimi uykunun kollarına bıraktım.
************
"Mira hanım.."
"Mira hanım uyanmanız gerekiyor."
Birinin bana seslendiğini işittiğimde gözlerimi zorlukla açtım. Etrafıma şaşkın şaşkın bakarken havanın karardığını farkettim. Saat kaç olmuştu acaba.
Karşımdaki korumaya baktığımda elindeki telefonu bana uzattığını farkettim.
"Selçuk bey sizinle konuşmak istiyor."
"Tamam."
Elindeki telefonu alıp kulağıma yaklaştırdım.
"Selçuk.."
"Sonunda uyanabildin."
"Koltukta uyuya kalmışım."
"Her neyse. Yarın seni buraya yanıma getirecekler. Kendine valiz hazırlarken benim içinde birkaç parça eşya hazırla."
Ne yani Türkiye'ye geri mi döneceğim. Doğru mu duymuştum?
"Ne?"
"Buraya yanıma geleceksin. Sorgulama ve dediklerimi yap gelince anlatırım."
Selçuğun emredici tavırları şaşkınlığımı bir köşeye atıp, sinirimi ortaya çıkarmıştı.
"Dediklerimi yap mı? Bir şey yapmak zorunda değilim. Onu yap Mira, konuşma Mira, otur Mira, kalk Mira bu ne ya!"
"Sesini yükselttiğinin farkında mısın? Bunları gelince konuşacağız!"
Yüzüme kapanan telefonla ağzım açık bir şekilde telefona bakakaldım. Telefonu kaldırıp yere fırlatacakken başımda bekleyen koruma geldi aklıma ve sert bir şekilde telefonu eline verip yerimden kalktım.
Yukarı çıkıp Selçuğun odasına girdim. Odasındaki valizi bulduğumda yatağın üzerine koyup dolabına doğru ilerledim. Ne kadar sinirli olsamda eşyalarını düzgün bir şekilde valize yerleştirip fermuarını çektim.
Valizi kapının kenarına bırakıp kendi odama geçtim. Kendi eşyalarımıda hazırladıktan sonra mutfağa inip acıkan karnımı doyurmak için sandviç hazırladım.
Yemeğimi yedikten sonra tekrar yukarı odama uyumak için çıktım. Selçuk yüzünden evde bir aşağı bir yukarı çıkıp duruyorum.
Selçuğun beni yanına çağırmasıda ilginçti. Oysaki ben uzun bir süre Türkiye'ye gidemeyeceğimi düşünüyordum..
Aklımdaki bir çok düşünceyi umursamamaya çalışarak, uyumak için gözlerimi kapadım.
"Mira hanıımm.."
Adımın söylenmesiyle gözlerimi araladım. Yatakta doğrulup "Gel." Dedim.
"Mira hanım 15 dakikaya evden çıkacağız hazırlansanız iyi olur."
"Tamam."
Genel rutin işlerimi hallettikten sonra dün geceden hazırladığım eşyalarımı üzerime geçirdim.
Valizleri almaları için aşağıdaki korumalardan birine söyleyecektimki kapıyı açtığımda beni uyandıran korumanın hala aşağı inmemiş olduğunu gördüm.
"Valizleri aşağı indirir misin?"
"Tabii Mira hanım siz arabaya geçin lütfen."
Beni uyandıran koruma valizleri arabaya yerleştirince Selçuğun özel uçağına binmek için yola çıktık. Tabii, arkamızdan birkaç araba dolusu korumada bize eşlik ediyordu.
Havaalanına geldiğimizde tekrar korumaların eşliğinde uçağa doğru ilerledim. Yanıma en yakın olan korumaya "İstanbul'a gideceğiz değil mi?" Dedim.
"Hayır Mira hanım. İzmire gideceğiz."
"İzmire mi? Ne alaka?"
"Selçuk beyin emri böyle."
İzmirde ne işimiz vardı. Selçuk ne iş çeviriyor gerçekten merak ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTAKLIĞIN BEDELİ
General FictionMİRA BOZDAĞ Mira daha 20 yaşında masum bir genç kızdı. Hiçbir zaman bu kadar acı bir şekilde evlendirileceğini düşünmemişti. Asla böyle olsun istemiyordu. Bembeyaz gelinliğine hoşnut bir şekilde aynadaki aksine bakacak sevdiği adamın kollarında mutl...