❄ 13. Bölüm ❄

4K 251 15
                                    

" Çocuklar böyle giyinmeniz harika oldu. Yeşilli yurdunda kalanlardan aynı sizin gibi olan bir grup var. Onlara kimin daha iyi olduğunu göstermeniz gerek. Ve biliyor musunuz? İzin veriyorum. Lunaparka gidebilirsiniz. " dedi Ece Hanım ve gitti. Ben bir şok etkisiyle Nilüfere tokat attım. " Tanrım. Gece sakin ol. " dedi Nilüfer yanağını tutarken. Gülerek "affet" dedim. Ben kaçmayı planlamıştım ama Ece Hanım izin vermişti. Tuhaf. Bazen bu kadının zihninin birileri tarafından kontrol edildiğini düşünmüyor değildim doğrusu.

Aşağı kata indiğmizde yarım saat kadar bekledik. Tam söylenmeye başlamıştım ki, salonun büyük kapısı açıldı. Pembe kafa " Geliyorlar " diye bağırınca kalabalığın arkasına geçtik.

Önümüzdekiler iki tarafa ayrılmış, bize geçmemiz için yol vermişlerdi. Fakat sorun şu ki bu işi iki yurt aynı anda yapmıştı.

Yerden kafamı kaldırmadan içeri aynı hızla beş kişinin adımlarını gördüm. Kafamı kaldırdığımda tanıdık gelen suratlara baktım...

Sunny den...

İnanamıyorum. Onu böyle göreceğim hiç aklıma gelmemişi. Onun en iyi dostu bendim. Ama şimdi yanında ben değil, tanımadığım sarı bir yelloz duruyordu.

Ama söylemem gerekirse, burada bile kötü olmayı başarmıştı.

Buraya aslında onu götürmek için gelmiştik. Bunu Lessa ya nasıl anlatacağımı düşünürken Roman, türkçe ismiyle konuşmaya başladı.

" Merhaba. Adım Rüzgar " dedi elini uzatarak Roman. Lessa elini tutup " Merhaba. Adım Gece " dedi ve elini hemen geri çekti. Gece. Bu isim ona yakışmıştı. Arrow u gerçekten tebrik ediyordum. Duy beni Arrow büyük iş başardın.

Lessa ya bundan sonra Gece diyecektik ha. Öyle olsun madem. Bende elimi uzatıp
" Adım İsranbul. Bende memnun oldum " dedim ve elimi sıkmasını bekledim.

Elimi sıkarken bana tuhaf bir şekilde bakıyordu. Ne olmuştu acaba. Buraya ben, Roman, Elsa ve Zac gelmiştik. Sonra dan Dante de tutturup zorla kendini bizimle getirtmişti.

Onlarda sırayla adlarını söylediler. Tuhaf tuhaf türk isimleri vardı. Mesela Zac ismini Doğan seşmişti. Dante Aslan, Roman da dediğim gibi Rüzgar ismini seçmişti. Arada bir Elsa işi olduğu için Türkiye ye de geliyordu. Onun zaten önceden seçtiği bir isim vardı.
Rüya. Dediğim gibi. Tuhaf. Çok tuhaf.

Gece'den...

Bu kişileri bir yerden tanıyor gibiydim ama nerden. Çözücektim bu işi yaa. Evet.
" Peki öyle ise. Bu gün sizin için özel bir gün. Lunapark a gideceğiz " dediğimde onayladılar.

Üç erkek iki kızdılar. Eminim onlardan birinin sevgilisi yoktu. Ve büyül ihtimalle erkeklerden birinin.

Bizim gibi giyinmişlerdi. Ama daha çok bordo, mat mor ve siyah. Ama Rüzgar denilen çocuk dikkatimi çekmişti.

Siyah pantalon, beyaz bir tişört ve üzerine inanılmaz derecede kırmızı turuncu bir ceket giymişti. Sanki cekete dokunsan elini yakacakmış gibiydi. Ve saçları sarı, önleri ise alev alırcasına turuncu kırkızı karışımıydı. Havalı duruyordu. Ama benim olduğum yerde ben hariç herkesin havası sönerdi.

" Güzel öyle ise. Gidelim " dedi Ateş ve yürümeye başladık.
Arka tarafta motorların orda durduk. " Binebiliyorsanız daha var " dedi Nilüfer. Evet vardı. Biz motor tutkunuyduk ve bir çok tane motor vardı.

Motorsikletime bindim ve ıııı altımda ki bebek cidden yakıyordu.

Tağki Rüzgarın Motorunu görene kadar. Alev alırmışcasına bir hali vardı. Bilmem belki hayalet sürücüyü izlemişsinizdir ve aynı ordaki gibi bir motordu.

Diğerlerininde motoru vardı ve gerçekten iyilerdi. İstanbul'un motoru sarıydı ve parlıyordı. Aslan'ın motoru sihaytı ve parlıyordu. Doğan'ın motoru beyazdı ve parlıyordu. Rüya'nın motoru ise su mavisiydi ve parlıyordu. Hayır yani gerçekten sim dökmüş gibi parlıyorlardı.

Ama bir şey vardı ki onlar motora, ben ise motorsiklete biniyordum. Arakarında fark vardı ve motorsiklet her zaman daha hızlı olmuştu. Ve bir kız için gerçekten bir ölüm makinesiydi.

Ceketimin cebinden bir lastik çıkartım ve saçımı arkada topladım. Rüzgardan saçlarım dağılırsa önümü göremezdim öyle değil mi? " Sen onu sürebildiğine emin misin? Sonuçta zarar görebilirsin." diyen Rüzgar a tuhaf bir biçimde baktım. Niye bana karışıyordu ki bu çocuk.

" Sanane lan." dedi Ateş. Motorun üstünden heran inebilir ve Rüzgarın boğazına yapışabilirdi. " Ateş sorun yok. Nasıl olsa beni bilen bilir. Nede olsa kask ta takmıyorum " dedim ve motorsikletimi çalıştırım ana caddeye çıktım. Son sürat hız bana kendimi farklı hissettiriyordu. Sanki o zaman yenilmez olabiliyordum.

Lunapark a herkesten önce geldim. Bir iki dakika sonra onlarda geldi. Şimdi işin en eğlenceli kısmı geliyordu. Eğlenmek.

" Tanrım. Gece ne zamandır box makinesine yumruk atmıyoruz. Hadi gel " dedi Sercan ve box makinesinin olduğu yöne doğru koşmaya başladı. Arkasından gülerek koşup ona yetiştim. Diğerleride geldiği zaman başlayabilirdik.

" Tamam. Öncelikle ben ve Gece vuralım. " dedi Sercan ve makineye bozuk bir lira attı.
Evet. Eğlence başlıyordu.

Yumruk atmadan önce Sercan Nilüferin yanına ilerledi ve dudaklarına yapıştı. Buna ben gülümserken diğerleride gülümsüyordu. Sercan geri çekilip " Şans öpücüğü " dedi ve sonunda yumruk atabildi.
Evet tamda beklediğim performans. Sınır bildiğiniz üzere 999 . Sercan ise 903 yaptı.

" Hadi lan ordan. Makine bozuk " dedi sercan ve geri çekildi. Biz buna gükerken Nilüfer öne atıldı. " Gece en son vursun. Zaten hepimiz sonucu biliyoruz. Sıra bende " dedi ve yumruk attı. 864 . İlerleme kaydetmiş. En son 746 yapmıştı çünkü :D

Daha sonra İstanbul ve Rüya da bir lira atıp yumruk attılar.
İstanbul 876 yapmıştı. Rüya güçsüz bir kıza benziyordu ama beni şaşırtıp 900 yaptı.

Sıra Rüzgar ve Ateş teydi. Gerçekten neler olacağını merak ediyordum. Ateş gelip dudaklarımı sömürürcesine öpüp kulağıma " şans için değil" diye fısıldadı ve gerş çekilip göz kırptıktan sonra yumruk attı.

Ve evet. Beklenen skor. 999 Şaşırmayın. O Ateş Doğan.
Rüzgar sanki sinirlenmiş gibi sert bir yumruk attı ve beni şaşırttı. 999. Bu kadar güçlü müydü. Evet kaslıydı tamam da yani herkes kolay kolay 999 yapamazdı.

Sıra Doğan ve bendeydi. İlk o yumruk attı. 978. Ve evet. Sıra bendeydi. Şimdi. Şaşırmaya hazır olun. Sıkı bir yumruk atıp hırsla geri çekildim. Ve skor 999

Bizim grup alışıktı tabii ama Rüzgarlar cidden şaşırmıştı...
İstanbul omzuma vurup
" Harika. Ben en fazla 950 bekliyordum " dedi ve güldü.
Neden bilmiyorum ama bende güldüm. Sanki onu daha önceden tanıyor gibiydim. Cana yakın biriydi. Ve benim bu yakınlığı hoşuma gidiyordu.

DOĞUŞ ( ASKIDA ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin