" Günaydın " diyen sesle gözlerimi açtım. Kafamın altında ki yastığı alıp kafasına yastıkla vurdum. " Günaydın Nilü " dedim ve yataktan kalktım.
" Bir daha seni uyandırmaya gelmeyeceğim. Yemin ederim gelmeyeceğim. " dedi bıkkın bir sesle ve yastığımı kabartıp yerine koydu.
" Noluyo lan. Bi adamı uyutmadınız şurda " diyen sese ikimizde güldük.
" Kalk Sercan. Uyanma vakti " dedi Nilüfer ve yatağımdan kalkıp Sercan'ın yatağına ilerledi.
Yorganı kaldırıp Sercan'ın kafasını görmemi sağladı.
Sercan " Aşkım uza. Uyumak istiyorum " dediğinde Nilüfer ona tokat attı. " Uza ne lan uza ne? " diye ona bağırırken yavaşça odadan kaçtım.Koridorda gülerek ilerlerken Ateş'e çarptım. " özürdilerim. " dediğimde dudağıma ufak bi öpücük kondurdu. " Sercan hala uyuyor mu? " diye sorduğunda dişlerimle dudağımı ısırıp gülümsedim. Beni öptü ! Yine!
" Nilüfer onu uyandırmaya çalışıyor " dediğimde odadan Nilüferin sesi geldi. Daha çok bağırıyordu. " Kes sesini!!! " diye.
Ateş kafasını odaya doğru çevirip " bana daha çok kavga ediyorlarmış gibi geldi " dedi ve kafasını bana çevirip yine dudaklarımdan öptü.
Ama bu sefer daha uzun. " Sen git sofraya geç. Onları ayırıp geliyorum. " dedi ve koşarak oda ya girdi. Arkasından güldüm ve yemek salonuna ilerledim.
Burası bir nevi yetimhaneydi. Ama bize öyle hissettirmiyorlardı. Daha çok kocaman bir evde kalan kardeşler gibiydik. Tam 56 kardeş.
İki bina yan yanaydı. Ama ortaları birleşiyordu. Yemek salonu ve müdür odası vardı.
İLk bina da şuan ki gibi yani kalmamız için ayırılan odalar, orta binada dediğim gibi yemek salonu ve müdür odası ve diğer bina da da küçük çocukların odaları vardı.
Onlara çoğu zaman üzülüyordum. Annelerinin onları almaya geleceklerini sanıyorlardı. Gerçekten acı verici bir olay ama asla almaya gelmeyeceklerdi.
Yemek salonuna girdiğimde çoğu kişi yerlerindeydi. Bana ayrılan sandayledeki yerime oturdum. 2 numaralı sandalye.yerlerimizi karıştırmamamız için sandalyelerin arkalarına numaralar kazınmıştı.
" Günaydın kızıl " diyen Cemre'nin saçlarını karıştırıp
" günaydın pembe " dedim.Geçen hafta saçlarını pembeye boyatmıştı. Herne kadar yasak olsa da ona izin vardı. Hastaydı ve yaşayacak sadece 6-7 en fazla dayanabilirse 10 yılı vardı. Bunu bilmiyordu. Bense kaza eseri öğrenmiştim ve Ece hanıma söylemeyeceğime dair söz vermiştim. Yeni müdiremiz Ece Balkan. 36 yaşında ve gerçekten anlayışlı biri. Eski müdiremiz Pakize Cadısından daha iyi biri.
Karşımda ki sandalyeye baktım. Ateş hâlâ gelmemişti. Yanımda ki sandalye ve karşı çaprazımda ki sandalye de boştu. Bu üçü nerede kalmıştı acaba.
" pemde kafa söylesene yemeğin başlamasına daha ne kadar var?" diye sordum. Kolunda ki saate bakıp " Yaklaşık 20 dakika. Acele edersen Mira'yı görebilirsin. " dedi ve gülümsedi. Bende gülümseyip ayağa kalktım. Karıştırmış olduğum saçlarını daha da karıştırıp " saol Pemde kafa. " dedim ve koşarak yemek salonundan çıktım.
Koridordan geçip diğer binaya vardım ve üst kata çıktım.
" Hey Selen Mira'yı gördün mü?" diye sordum küçük tatlı yaramaza. " evet. En son Kerem'le oyun salonunda kavga ediyorlardı " dedi ve koşarak uzaklaştı yanımdan. Lanet olsun yine mi .Ben de koşarak oyun salonuna ilerledim. İçeri girmem yasaktı. O yüzden Mehtap abladan Mira'yı çağırmasını istedim.
İçeri girip " Mira. Ablan geldi tatlım " diye seslendikten sonra Mira koşarak gelip bana sarıldı.
Onu kucağıma alıp yatakhaneye gittim. İçerisi boştu. Büyük ihtimal üst katta yemek salonundaydılar. Mira'yı üst ranzadaki yatağına koyup " söyle bakalım bücür neden Kerem'le kavga ettin " dediğimde somurtmaya başladı.
Burnunu sıkıp " söyle hadi " dedim ve konuşmasını bekledim. Kafasını çevirip kollarını birleştirip " çünkü beni öptü " dediğinde şaşkın bir şekilde ona baktım. Daha 6 yaşındaydı ve bana beni öptü diyordu. Lan Kerem. Seni bi elime geçirirsem.
" Bebeğim yanağından öptü değil mi? " diye sorduğumda bana inanamayan gözlerle bakıp " Evett. " dedi. Oh. Rahatlamıştım.
" Peki bu günkü terapin saat kaçta? " diye sorduğumda gülerek " bu gün terapim yok abla. Bayan Mehtap abla bana doktorun ona gün geçtikte hastalığımın iyiye gittiğini söylemiş. Bu konu hakkında detay öğrenmek istiyorsan doktorla konuş. Bön doktor döğölöööm " dedi ve yanaklarımı sıktı. " Seni bilmiş seni. Tamam. Konuşurum " dedim ve duvarda ki saate baktım. Ups. Beş dakikam kalmış. Geri dönmeliydim.
Mira'yı hızlıca kucağıma alıp yatakhaneden çıktım ve koşarak üst kata çıktım. " Merhaba Gece. Merhaba Mira. Yerine geç otur bakalım güzel güzel. " dedi bayan Sedef. Kendisi yemeklerden sorumlu kişi olur.
Burada ki çocuklar ilgiye muhtaç oldukları için daha çok görevli vardı.
" Gece. Daha sonra Müdire Melek ile görüşür müsün. Sanırım konu Mira yla ilgili." dediğinde " tamam " dedim ve gülümsedim.
Koşarak merdüvenlerden inerken bizim yemek salonunda ki ufak çanın sesini duydum. Kahretsin geç kaldım.
Daha hızlı koşup koridordan geçtim. Yemek salonunun büyük kapısını açtıpımda herkesin burda olduğunu gördüm. Bir sandalye boştu. Doğru tahmin. Benim sandalyem.
" Gece. Geç kaldın. Yine. " diyen Ece hanımın bu sözleri bana bir şeyi anımsatmıştı. Ama ne olduğunu hatırlayamıyordum.
" Özürdilerim Ece hanım. " dediğimde yerime doğru yürümeye başladım.
Sandalyemi çekip otururken Ece hanım " önemli değil. Nasıl olsa Mira' nın yanındaydın. Her zaman olduğu gibi " dedi ve gülümsedi. Bu gülümsemeye karşılık bende gülümsedim.
Cemre fısıldayarak " sana 20 dakika demiştim " dedi ve kıkırdadı. Bende kolunu cimcikleyip. "Kes sesini Pembe kafa. " dedim ve kıkırdadım.
Kafamı karşı tarafa çevirdiğimde Ateş'in sırıttığını gördüm. Ona ne var anlamında tek kaşımı kaldırdım. Dudaklarıyla bana minik bi öpücük gönderdiğinde ellerimle gözlerimi kapattım. Ah tanrıım. Bari burda yapmasın.
Üç çalışan birden yemekleri servis ediyordu. En sevdiğim şey. Kahvaltı. Kalabalık olduğumuz için normalde dört kişi yapıyordu servis. Ama Seher in hasta olduğunu öğrendiğimizden beri üç e düştüler.
" Hanımlar ve beyler. Size bir haberim var. Biliyorsunuz ki Yeşilli Yetimhanesi yandı. Bİr kaç kayıp yaşandı bu yangında. Haftaya onları yurdumuz da ağırlayacağız. Bu yüzden odalarınızda bundan sonra dört kişi kalacaksınız. Eğer kendiniz sorunsuz bir şekilde dörderli gruplar oluşturursanız karışmam. Şimdi. Kahvaltınızı iyi yapın. Öğleden sonra boşsunuz. Dışarı çıkıp gezebilirsiniz. " dedi Ece Hanım ve yemek salonunu terk etti.
Olaya el atma vakti geldi. Sandalyede ayağa kalkıp " hey millet. Ben diyorum ki odalarda iki kız iki erkek kalalım ne dersiniz. Tabii dörtlü cadılara karışmayalım. Bide dörtlü gerizekalılara. " dedim ve ima ettiğim kişilere dil çıkarttım. Herkes onayladığında yerime oturdum ve güzelce kahvaltımı yaptım.
Mira'yı düşünüyordum. Lösemiydi ve gerçekten herkesten çok ilgiye muhtaçtı. Buraya geldiği ilk günü hatırlıyordum. Dört yaşındaydı. Bende o zamanlar 15 yaşındaydım. Onunla o zamandan beri ilgileniyordum ve hastalığını 5 yaşında olduğu zaman öğrenmiştik.
Yıkılmıştım. Helese o güzelim ipek gibi sarı saçları dökülmeye başladığında iki gece ağlamıştım. Hâlâ saçları yoktu ve o boncuk gibi mavi gözleri hep buruk bakıyordu.
Ama doktor madem iyileşmeye başladığını söylüyordu, yemekten sonra ilk iş bayan Melek le görüşecektim...
Uzun bir bölüm oldu ve yazım yanlışlarını kontrol etmeye vaktim olmadı. Şimdiden özürdilerim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞUŞ ( ASKIDA )
FantasyBen. Gücünü yeni yeni kontrol edebilen bir varlığım. İnsanlardan üstün, kendi ırkamdan ise güçsüz olanım. Ama bilmedikleri bir şeyler vardır her zaman. Ben. Ay Tanrıçasıyım. Ve doğuşum. Onların sonu olacak. Eğer sizde benden korkmuyorsanız durun v...