Not: Bilgisayarım hala bozuk ve telefondan yazıyorum. Hatalarım mutlaka vardır. Kusura bakmayın. Bol bol yorum istiyorum. Keyifli okumalar :)
instagram hesabım: nurakyol123
Bana göre büyük ve gereksiz anneme göre küçük ve değerli düğün salonumuzda Anıl'ın eli belimde benim elim müstakbel eşimin kolunda bir tur atmıştık. Her şey için annem ısrar etmişti. Anıl her zamanki gibi "tamam" demişti. Davetlilerin çoğu -pardon hepsi- bizim tarafa aitti. Akrabalarım kocaman salonu ustalıkla doldurmuş gibi görünüyordu. Anıl kimseyi çağırmamıştı. Aslında ailesini merak ediyordum. Fakat bu konuda tek bir kelime bile konuşamıyorduk. Bende önemsemiyordum.
Anıl her zamanki gibi heybetli bedenini bir sağa bir sola sallayarak yürüyor, o her zamanki mükemmel tebessümünü sergiliyordu. Ben ise... Ben bilmiyordum. Anıl'ın beni yönlendirmesine izin veriyordum. Aptal aptal gülüyordum. Mutluymuş gibi davranıyordum bu kadar işte. Hah! Bir de acı çekiyordum. Mutsuz olmak için bir sürü sebep vardı.
Kızkurusu yoldaşlarım basit bir gelin ayakkabısı yerine malesef gökdelen seçmişti. Üşenmeyip mezura ile ölçmüştüm. Topuklarım tam yirmi beş santimetre idi! İnanabiliyor musunuz? Tam yirmi beş santim! Düğünüm bitmeden ölecektim. Zira bu topuklularla bir nedene ihtiyaç olmadan da ayağımı kırabilirdim.
En ön sıralarda bir masa kapmış, sahneyi en iyi gören yere kurulmuş yoldaşlarımla göz göze gelince -aslında tam tersini yapmak için can atıyorken- gülümsedim. Aklımdan geçenleri bilmelerine hiç gerek yoktu. İki ayağımın altına da isimleri özenle yazılmıştı. Kızkurusu yoldaşlarım iki tabanımı da kaplayacak kadar fazlaydı. Büyük bir özenle yazılmış büyük bir liste vardı ayakkabılarımda. İsimleri silinsin diye arada bir ayağımı çaktırmadan bilerek yere sürtüyordum. Sonrasında gerçekleşecek muhabbeti düşündükçe karnıma ağrılar giriyordu. "Benimki silinmemiş. Olamaz! Hiçbir zaman evlenemeyeceğim."ile başlayan klasik muhabbetler söz konusu benim arkadaşlarımsa salya sümük ağlayarak sonlanabilirdi. En iyisi hepsininkinin birden silinmesiydi. Buna çok sevineceklerdi.
Lanet olası düğünümde boş boş şeyler düşünüyor, gereksiz yere kafamı bulandırıyordum. Gerçek bir düğün değildi. Bu yüzden bu halde olmam son derece normaldi.
Anıl ile ilk dansımızı ederken yine saçma sapan şeyler düşünüyordum. Düşüncelerimi kontrol etmek elimde olan bir şey değildi. Birkaç kez -birkaç kezden çok çok fazla- ayağına bastım. Gökdelenlerimle dengemi zor sağlarken dans etmek tam bir işkenceydi. Anıl her basışımda ayağını biraz geri çekti ve güldü. Boyalı ayakkabılarını mahvetmiştim. Bunu hak etmişti. Hiç üzülmemiştim.
"Aslı?"diye sordu ayağına onuncu kez basarken.
"Efendim?"dedim gayet masum bir ifadeyle.
"İyi misin?"
"Ayağına bastığım müddetçe hiç iyi değilim!"
"Kızlara biraz daha alçak bir şeyler seçmelerini söyleyebilirdin. Olan benim ayaklarıma oluyor."diyen Anıl son derece küstah bir şekilde konuştuğunda bozulmaya meyilli sinir hücrelerim büyük bir istekle tavana çıkmıştı.
"Düğününde terk edilen adam olmak istemezsin değil mi? Kapa çeneni!"
Anıl yine gülmüş ben yine kusurmuştum. Adam acaba yüksek dozda sakinleştirici alarak mı geziyordu? Her zaman gülmesi hayra alamet değildi. Bunu ciddi ciddi beş dakika düşündüm. Sonunda saçmaladığıma karar verdim ve iç sesimi susturdum.
"Hakan ve Nisa değil mi o? Gözlerim yanlış mı görüyor yoksa dans mı ediyorlar?"
"Hakan kim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aranan Anne Bulundu! | Tamamlandı
HumorHayata, dertlere, sıkıntılara kısa bir mola! Azıcık gülmek isteyenler buraya :)