36. Bölüm

26.9K 1.8K 113
                                    

Herkese yeniden merhabaaa : ))) Bu bölüm bombaaa benden söylemesi. Biraz dram içerikli oldu ancak hikayenin buna ihtiyacı vardı. En azından ben böyle düşünüyorum.

ÖNEMLİ NOT: Yb ne zaman şeklindeki sorulara tek tek cevap veremediğimi söylemiştim. Facebook grubumuzdan bu bilgilendirmeyi yapacağım. : )) Nur Akyol - Düşler Diyarım Katılmayı unutmayın!

Her zamanki gibi yorum ve votelerini dört gözle bekliyorum.  Kocaman sevgiler < 333

Resim: Gaye ve Aslı < 333

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Resim: Gaye ve Aslı < 333



Anıl Başar bu sefer gerçekten çizgiyi aşmıştı. Çizgi ne demekti canım! Ortada ufuk çizgisi bile kalmamıştı. Ufuk çizgisi KKÖ Dil Sözlüğü'nde bir erkekle bir kadının koruması gereken sınır anlamı taşırdı. Sınır ne kelime! Bizim durumumuzda arada ufacık bir nokta bile kalmamıştı.

Anıl Bey beni omzuna attığı gibi kaçırmış, pek sevgili kuzenim Hakan ve çok sevgili can dostum Nisa arkamdan el sallayarak beni gülen yüzleriyle göndermişlerdi. Tutunduğum tüm dallar çatır çatır kırılırken yararı olmayacağını bildiğim halde Anıl'ın sırtına güçsüz, narin ellerimle vurmaya çalışıyor, beni kurtarmaları için bağırıp duruyordum. Ah Anıl beni bir bıraksa... Hepsini öldürecektim hepsini! Önce gizlendiğim, akıllıca bir tercih olmayan yerimi pek sahte kocama yetiştirenleri bulacaktım ki elimizde çok seçenek yoktu. Hakan ve Nisa'dan biri yarın ya da öbür gün ölecekti. Kim bilir belki toplu cenaze yapardık. Biri yerine ikisini gömerdik! Sonra paşa paşa yatardım hapste. Anıl'dan uzak en güvenli yer. Değmeyin keyfime!

Debelenip durmamdan sıkılmış olan Anıl'ın rastgele müsait olmayan çokça özel bölgeme attığı şaplak ise kesinlikle eksik olan tek unsurumuzdu!

''Ah..''

''Apartmanı başımıza toplayacaksın. Biraz sus Aslı!'' dediğinde kulak zarını delecek kadar hızlı bağırdım. Hak etmişti. Pişman değildim.

''Susmayacağım işte! Hemen bırak beni. Hemen diyorum!''

Bir şaplak daha yedim. Çanak kısmıma felç indiğini söyleyebilirim. Anıl Başar'ın eli ağırdı. Elinin değdiği yerlerde narin tenimin kıpkırmızı olduğuna yüzde beş yüz emindim! Beni böyle yıldırabileceğini mi sanıyordu?

İşin sinirli kısmını bir tarafa bırakırsak ben birazcık abartıyordum. Anıl hafifçe dokunuyor, sonra bırakıyordu. Hafifçe dokunmak ve vurmak arasında dağlar kadar fark vardı. Öfkem dağları delip parçalara ayırmış, kısaca yok etmişti.

''Ne vurup duruyorsun? Hoşuna mı gitti?''

''Evet, beğendim poponu. Tam elime göre. Vurmalık!''diyen Anıl'ın sesi her zamankinden daha katı ve sinirliydi. Umurumda değildi. Beni bırakması için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım.

Aranan Anne Bulundu! | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin