EK BÖLÜM 5

10.9K 787 77
                                    

BİR SONRAKİ EK BÖLÜMDE ANIL VE ASLI OLACAK... : ) BU BÖLÜM KEYİFLİ OLDU BENCE. KONUŞMA OLMAMASINDAN ŞİKAYETÇİSİNİZ AMA BÖLÜM DEĞİL BUNLAR, EK BÖLÜM. ANCAK BU ŞEKİLDE YAZIP DEVAM EDEBİLİRİM ANLAYIŞ BEKLİYORUM BU KONUDA : )

instagram: nurakyol123 (takibe alın : ) )

Evli, çocuklu, sinir anlarında başının tepesinde horon tepen cinlerin olmadığı zamanlarda mutlu mertebeye ulaştığınızda hayatınızdaki aksiyon miktarı bazen büyük oranda azalabiliyordu. Efendim, hayatın bütünü başlı başına bir mücadeleden ibaretti. Hayatta kalma içgüdüsü, parasız kalmama durumu, çocukları mutlu et, kocayı tatmin et... Hal böyle olunca kabataslak baktığımızda her gün birbirinin aynı oluyordu. Sabah kalk, kahvaltı hazırla, eşini uyandır, çocukları kaldır, yedir hazırla, bakıcı teyzemize bin maddeli dikkat edilmesi gerekenler listesini teker teker hiç üşenmeden anlat, kızı okula bırak, işe git, eve gel, yemek ısıt pişir, masa kur, koca gelsin kız gelsin, yemeği ye, çocuklarla ilgilen ve en sonunda artık yat! Hayatımı kısaca anlatmama rağmen yoruldum bakın. Her gün mutlaka yaşadığımız şeyler halbuki. Bu kadar sıradanlık sakın ola beni, sizi rahatsız etmesin. Büyük dertler hayatımızdan uzak olsun da ne olursa olsun. Aynılıktan boğulayım umurumda olmaz yani.

Günlük öğüdümü de verdikten sonra yine bir şeyler anlatmaya başlayabilirim. Az önce bakıcı teyze demiştim ben değil mi? Durun, oradan başlayalım. Hazır, boşum. Öğretmenler odasında tek başımayım. Uzatmışım ayakları ders saatinin gelmesini bekliyorum. Konumum durgunken, yaşamaya kısa bir mola vermişken şöyle rahat rahat konuşayım. Nerede kalmıştık? Bakıcı meselesi. Bir önceki bölümde size söylemiştim. Artık yavaş yavaş işime dönmeye niyetlendiğimi zaten biliyorsunuz. Beni aldı bir telaş tabii. Oğluşumu kime emanet edeceğim. O kadar saat kim eksiksiz, noksansız, kendi evladı gibi bakar benim minik Efe'me? Tabii ki kimse anneciğinin yerini tutamaz ama yakın olabilir yani. Hem evde otur otur nereye kadar sürecek bu? Bünyem alışmış çalışmaya. Son zamanlarda artık kendimi işe yaramaz bir böcek gibi görmeye başlamıştım. Depresyonlar zincirine girip girip çıkıyor pek sevgili eşimi iyiden iyiye bunaltıyordum. Adamın benden soğumasına az kalmıştı hani. Neyseki köşeden falan döndük. Ben delirmeden okuluma geri döndüm. Herkes rahat bir nefes aldı. Herkes dedim evet, doğru duydunuz. Anıl'ı darlattığım kadar kız kurusu yoldaşlarımı, annemi, babamı, biricik kuzenim Hakan'ı da bunaltıyordum çünkü. Fazla evde kalmak atmaya meyilli sigortalarıma iyi gelmemişti, sizin anlayacağınız.

Bakıcı meselesine geri dönelim. Elbette hemen telefona sarılmış annemi aramıştım. Birinci vazifem olarak belirlediğim görev annemi evime çağırmak ve uygun bakıcı seçmeye çalışırken de onun fikrini almaktı. Her zaman söylerim, beni bilirsiniz.''Anneler en iyisini bilir!'' Tecrübe konuşuyor sonuçta. Bizim gibi acemi ya da annemin deyimiyle çaylak değiller. Usta makamına erişmiş müneccim kadınlardır onlar! Çocuk sahibi olduktan sonra annemin dediği gibi, annemi daha iyi anlamaya başlamıştım. Hepiniz hayatınızda muhakkak bu cümleyi duymuşsunuzdur. ''Anne olunca beni anlarsın.'' Ne anlama hem de ne anlama! Tüm çemkirmelerim, huzursuzluklarım için geçen hafta epey pişmanlık duymuştum. Neyse, sonuç olarak annem evime gelmiş, birkaç gün misafirim olmuştu. Biz de bu birkaç günde en az elli bakıcı adayıyla görüşme yapmıştık. Abartmıyorum, annem çok seçicidir. Durun, ilk gün gözümün önüne kadar geldi. Dayanamayıp anlatacağım.

Annemle evimin salona ait bölümünde ikili koltuğa yan yana oturmuştuk. Annem adayları daha iyi görebilmek için gözlüğünü takmıştı. Hemen karşımızda bir tekli koltuk vardı. Adaylar oraya gelip oturuyor, görüşme böylece başlamış oluyordu.

İlk adayımız orta boylu, genç bir bayandı. Yüzü, gülüşü bana samimi gelmişti. Kısa bir 'merhaba' dedikten sonra koltuğa oturmuştu. Ben daha konuşup adını sormaya kalmadan annem açmıştı ağzını.

Kıza kınar gibi bakarak onaylamayan bir ifadeyle 'cık cık' sesleri çıkarmıştı. Ne olduğunu anlamadığım için yüzüne bakmıştım. Her hareketiyle sallanan gözlük ipleri ve yamulttuğu ağzıyla adayımızı süzüyor yine 'cık cık' sesleri çıkarıyordu.

''Olmaz bu kız.''demişti en sonunda. Ben 'Ama neden?' demeye kalmadan yollayıvermişti kızcağızı. Nedenini sorduğumda: ''Daha oturmasını kalkmasını bilmiyor kızım. Bacaklarını iki metre açtı. Senin çocuğuna nasıl bakacak? Torunumu öyle herkeslere emanet edemem ben.''demişti. İlahi annem! O an belli olmuştu bu sürecin ne kadar sancılı olacağı.

Sonraki adayı yine konuşturmamıştı. Düzgün giyimli bir bayandı ama annem ayağındaki beş parmağım kadar uzun topuklu ayakkabıya takılmıştı.

''Torunuma da bu topukluları giyip mi bakacak? Torunum kucağındayken tangur tungur yuvarlanırlarsa Efe'nin başı yere, sehpaya çarparsa ne olacak?''demiş ve benim için bu kadın da bitmişti. Gözümün önünden fıldır fıldır kötü senaryolar geçiyor, biri bitip diğeri başlıyor hepsi de kötü sonla sonlanıyordu. Kalbime inmeden hemen önce kızı göndermiştim.

Ondan sonraki hatırladığım adayı da ellerine bakınca annem kovalamıştı. Sorun takma tırnaklarıydı. Ben dikkat etmemiştim. Annem ise sadece benim dikkat etmediğim detaya dikkat etmişti.

''Torunuma dokunurken bu tırnaklar çocuğun bir yerini çizerse ne olacak? Mikrop yuvası, mikrop! Şeytan yatıyor onların altında.''demiş ve aklıma gelen kötü senaryolara başla emri vermişti. Çocuğuma bir şey olacak endişesi içimi kaplamış, iyiden iyiye paranoyak olmuştum!

Bir başka bana göre düzgün görünümlü ve annemin 'asla olmaz' dediği aday efsane güzel bir bayandı. Uzun boylu, sarı saçlı, son derece bakımlı ve kırmızı rujlu... Annem direkt olaya el atmıştı. Kızı görür görmez dizlerine vurmaya başlamış: ''Tövbeler olsun. Çocuk bakmaya mı, kocanı elinden almaya mı gelmiş.''demişti. Kızın duyamayacağı şekilde eğilip kulağıma konuşmuş yine zihnimden geçen milyon adet kötü sonla biten dramaların sebebi olmuştu. Anıl'ın sarışınlarla olan meselesini artık öğrenmeyen kalmamıştı. Zaten bu kadından sonra bende hemen harekete geçmiş, listedeki bütün sarışın bayanları evine postalamıştım. Öyle aldatılma senfonilerini hiç kaldıramazdım! Düşüncesini atlatmak için bile kolonyalarla bileklerime masajlar yapmıştım. İki kez da ayık kalmak için yine kolonya koklamıştım.

Git gel, yine git yine gel, yine yine git ve yine yine gel'lerden sonra annem birini seçmişti. Ellili yaşların başında, yeşil gözlü, pamuk gibi yumuşak yanaklı, kısa boylu teyzemizi seçmişti. Kadın kapıdan girer girmez annem ona ısınmıştı aslında. Güler yüzüyle, tatlı sesiyle, iyi niyetiyle gönlümüzü çalmıştı.

Annem ona:''Kaç yıldır bu işi yapıyorsun? Deneyimli misin?''diye sorduğunda dürüstçe cevap vermişti.

''Beş çocuk büyüttüm tek başıma. Ne baba vardı ne aile. Evelallah kalktım altından. Bebeğinize de gözüm gibi bakarım.''demişti. Annemle göz göze geldiğimizde ikimiz de aradığımızı bulmuştuk. Annem kadınla dertleşmeye başlamıştı sonrasında. Efe ile tanıştırmıştım onu. Oğlum da bakıcısını sevmişti. Kızımın da gönlünü ilk günden çalmıştı. Uyum sağlamaları hoşuma gitmişti.

Bu krizin de üstesinden bir şekilde gelmiştik.


Aranan Anne Bulundu! | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin