Bölüm 3: Part II: Senden Önce O Kanar ~~

12.6K 583 155
                                    

Merhabalar! (:

Söz verdiğim üzere bölümün devamı ile geldim :) 

Bu bölüm bir öncekinin devamı niteliğinde arkadaşlar o yüzden başlangıçta hatırlama amaçlı önceki bölüme şöyle bir bakmanızda fayda olabilir.

Multimedia'da çok sevdiğim bir şarkı var dinlemenizi tavsiye ederim yaniii :)

Keyifli okumalar!

***

PART II:

Füsun Anadan gelen telefonla neye uğradığını şaşırdı genç adam. "Gel," diyordu ana yarısı. "O, o bir anda yığıldı..." Soluğu kesilmiş bir an nefes alamaz olmuştu genç adam ama ana bildiği durmamış, acımasızca devam etmişti işkencesine. "Ne yapacağımı bilemedim. Koş, gel! Oğul!" Yüzüne kapanan telefonla içine düştüğü girdaptan sıyrıldı. Bir hışım bindi arabaya ve bastı gaza. Kökledikçe kökledi. Ama yetmiyordu hızı ona, biran önce gitmek zorundaydı sevdiğine...

Allah kahretsin! Bu lanet olasıca araba neden daha hızlı olamıyordu ki? Ne diye vermişti o kadar parayı, sınıfının en hızlısı diye mi? Hah! Bu muydu yani hız dedikleri? Onu, istediği an sevdiğine yetiştiremeyecekse neye yarardı bu teneke yığını!

Arabaya yağdırdığı lanetler arasında evin bahçesine girdiğinde arabayı tam anlamıyla durdurmadan attı kendini dışarı, koşarak çıktı merdivenleri. Titreyen ellerinden sebep güçlükle açtı kapıyı, bir anahtara söz geçirmek hiç bu kadar zor olmamıştı...

Nefes nefese ulaştı kızın kaldığı odaya. Elini kapının koluna uzattı ama bir türlü parmaklarına hareket ettiremedi, öylece kalakaldı... Sanki dakikalardır, onca telaş eden, nefes almadan soluğu evde alan kendisi değilmiş gibi, kalakaldı... İtiraf etmek istemiyordu ama korkuyordu. Bedeni de ruhu da yüreğine, içindeki korkuya dar geliyordu...

Ne zaman sonra derin bir nefes alıp yavaşça açtı kapıyı ve başını yerden kaldırmadan içeri girdi. Hiçbir şey demedi, diyemedi... Bekledi, bekledi ki ana yarısı geldiğini fark etsin de ona dönüp sevdiğinin, derin mavilerinde doğduğu, o cennet kokusuyla büyüsüne kapıldığı gül yüzlüsünün iyi olduğunu söylesin...

Sanki evladının içindeki sesi duymuşçasına "Gel oğul," dedi Füsun Ana, kısık bir sesle. "Çok şükür yok bir şeyi kuzumun. Doktor bey oğlum bir serum taktı. Henüz tam iyileşememiş ama biraz dinlensin bir şeyciği kalmaz, dedi. Hah bir de iyi beslenmesi gerekiyormuş o kadar. Eh ondan kolay ne var? Ben ne seviyorsa ondan yapıveririm kuzuma."

Ve bunlara benzer birkaç cümle daha... Sonrasında odadan çıkan bir Füsun Ana ve ne yapacağını, ne diyeceğini bilemeden öylece kalakalan çaresiz bir adam...

Öylece duruyordu genç adam, içinde kıyametler koparken tek bir adım atamadan, kafasını kaldırıp gül yüzlüsüne bakamadan öylece duruyordu kapının eşiğinde... Belki dakikalar belki de saatlerce nefes dahi almadan, ruhunun yangınlarını yok sayarak öylece durdu kapının eşiğinde ta ki susturana kadar içindeki korkağı... Ürkek bir adım attı sevdiğine doğru, sonra bir adım bir adım daha... Yatağın kenarına gelince derin bir nefes alıp yavaşça kaldırdı gözlerini yerden ve o bakmaya doyamadığı gül yüzüyle karşılaştı Havin'inin... Melekleri bile kıskandıracak kadar güzeldi Havin'i. Bir o kadar saf, bir o kadar temiz, günahsız...

Hafifçe dizlerini büküp yatağın seviyesine ulaştı. Kendinden bağımsız uzanmıştı eli gül yüzlüsüne ya tam yanağının kenarında öylece kalmıştı... Dokunmaya bile kıyamıyor, korkuyor, onu kendi varlığı ile kirleteceğini düşünüyordu, ama bir kez böyle yakın olduktan sonra ondan uzakta tek bir nefes dahi alamayacağını çok iyi biliyordu. Bu çıkmaz, sonu olacaktı, onu da biliyordu. Bu duruma en kısa sürede bir çözüm bulamazsa çıldıracak, en önemlisi sevdiği böyle gözlerinin önünde erirken onunla birlikte tükenecekti...

~~Havin~~ #TAMAMLANDI!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin