Merhaba arkadaşlar,
Öncelikle ilk bölümden sonra ne yazık ki bölümleri yükleme şansım olmadı. Ama sonunda evime döndüm ve kısmen de olsa düzenimi oturttum. Bundan sonra bölümleri düzenli bir şekilde yüklemek için elimden geleni yapacağım.
Multimedia 'da bölüm için şarkımız var
Keyifli okumalar! (:
***
2. Bölüm: Canım Yanıyor ~~
Daha gözlerini açmadan hatırladığı en son anıların gerçek olduğunun farkına vardı, genç kız. Kendi evinde değildi!.. Daha fazla zaman kaybetmesinin bir anlamı yoktu. Her ne kadar tüm bedeninin uyuştuğunu hissediyor olsa da aldırış etmedi, bir anda kalktı yataktan. Diğer kapının nereye açıldığını merak dahi etmeden odanın kapısına uzandı. İçinden bir ses kapının kilitli olabileceğini haykırıp onu korkutsa da yok saydı o sesi ve en nihayetinde kapı hiç zorlanmadan açılınca, derin bir nefes aldı. Korkulacak bir şey yoktu işte! Belli ki bu insanlar ona yardımcı olmaya çalışıyordu, hepsi bu, diye geçirdi içinden. Minik adımlarla ilerledi salona doğru. Yaşlı kadın yine ocağın başındaydı. Hafifçe boğazını temizleyerek kadının dikkatini çekmeye çalıştı ama nafile bir çabaydı bu. Kadın öyle dalmıştı ki yaptığı işe onu fark etmemişti bile. Kadına doğru birkaç adım atmıştı ki mutfağın iç tarafında kalan masada oturan adamı fark etti. Kalp atışları bir anda hızlanmış, nefes alıp verişleri de kalbinin atışlarına eşlik eder olmuştu... Neydi bu adamdan böylesine etkilenmesine sebep olan? Düşünmek istemedi! Önemli olan tek şey, bu insanların gerçekten düşündüğü gibi iyi insanlar olması ve evine dönmesi için ona yardım etmeleriydi. Geri kalan şeyler sonranın işiydi. O yüzden yok saydı derinlerindeki karmaşayı...
Her ne kadar dik durmaya çalışsa da sesi ürkek bir masumiyet barındırıyordu.
"Merhaba."Genç adam, odaya adımı attığı ilk an, kokusunu duyumsamıştı sevdasının yine de duyduğu sesle soluklarının kesildiğini hissetti. Öyle güzel, öyle naif, öylesine tapılasıydı ki... Bu kadına dair her şey kalbine zarardı...
Sesini ve sözcüklerini bulup cevap veremeden, Füsun Ana kızın yanına kadar gitmişti bile. "Ah benim güzel gözlüm. Geldin mi kendine? Dur bi' bakayım ateşin de düşmüş mü?" diyerek parmaklarının üzerinde uzandı karşısında kızın alnına... Birkaç saniye sonra ise "Oh çok şükür!" derken tebessüm ederek baktı gözlerine. "Valla da düşmüş ateşin, hadi bakalım bir de güzel bir yemek yersen bir şeyciğin kalmaz, sabaha turp gibi olursun," dedikten hemen sonra geri döndü mutfağa.
Havin, öylece bakakaldı kadının ardından. Durdu, durdu ve durdu... Gözlerinin kenarlarından süzülen damlalara engel olamadı... Bu kadın, o kadar çok anne kokuyordu ki içindeki özlemden nefes alamazdı oldu. Her şey önemini ve anlamını yitirdi.
"Annem," dedi. "Annemi aramam lazım. Hatta hemen yanına gitmem lazım."
Yaşlı kadın, elinde kepçe, taslara çorba doldururken öylece kalakaldı. Eh o da bir ana kuzusuydu en nihayetinde elbette gözlerini açar açmaz anasını isteyecekti, hakkıydı... Peki ya oğlu ne tepki verecekti bu duruma? İşte onu bilemiyor, ne olacağını kestiremiyordu... Hiçbir şey demeden öylece bekledi.
Genç adam, kızın söyledikleri arasında yalnızca 'Gitmem lazım' kısmında takılıp kalmıştı. Evet, gitmesi gerekirdi, kendisi de bunun farkındaydı ama gitmesine izin verebilir miydi? Hayır! Olmazdı, böyle gidemezdi. Hiçbir şey söylemeden uzandı kaşığına, Füsun Ana'nın hazırladığı çorbasından içti. Ağzına dolan tat neydi kendisi de bilmiyordu, ama birbiri ardına daldırdı kaşığını çorbaya. Bu tek kaçış yoluydu, aksi bir yol bulana kadar onu duymamış gibi yapmak zorundaydı. Gitmesine izin veremezdi, şimdi olmazdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Havin~~ #TAMAMLANDI!
Ficción General♥ Gözleri miydi insanın kaderini belirleyen? Kapkaranlık gözlerinden sebep miydi bu acı dolu hayat? Gece gözlerine okyanuslar kuran bir kadın mı aydınlatacaktı dünyasını? Ondan sonra mı kurtulacaktı ömrünün karasından? Sevdiği kadından uzak, sevil...