Selamlar canlarım!
Bu bölüm çok minicik bir bölüm olacak, olaylar bu bölümden sonra başlayacak, sorduğunuz soruların cevaplarını yavaş yavaş almaya başlayacaksınız.
Keyifli okumalar!
***
Gelmişti işte. Oradaydı, yalnızca birkaç adım ötesindeydi sultanı ve yine etrafına gülücükler saçıyor, mutluluk dağıtıyordu. Ama Havin, yapamıyor, o minicik mesafeyi kapatacak adımları atamıyordu. İçinde bir yerler avaz avaz bağırıyor, geri dön Havin, geri dön ve dinle onu diyordu ama... "Havin'im, kuzum," diyerek kendisine doğru gelen annesiyle elindeki valizi ve çantayı olduğu yere bırakıp o da koşmaya başladı. Birkaç saniye sonra sultanı tarafından sarıp sarmalanmıştı.
"Annem," dedi hıçkırıkları arasından. "Annem çok, çok zor annem," derken dizlerinin bağı çözülmüştü." "Canım acıyor ama neden bilmiyorum... Kollarında mutluluktan deliye dönüyor olmam gerekirken içimde bilmediğim bir yer kanıyor."
Kızının dilinden dökülenlerle ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi Gazel Hanım. "Kuzum, yavrum ne oldu sana annem. Hadi evimize girelim sonra anlat annene neler olup bittiğini tamam mı bebeğim? Hadi annem daha fazla üzme beni kalk kurban olduğum."
Başı annesinin göğsünde, kollarını biran olsun belinden ayırmadan yürüdü Havin evine doğru. Burasıydı işte onun evi! Onun odası, onun yatağıydı, ama neden bu kadar yabancıydı. Lanet olsundu! O Allah'ın cezası evde altı üstü kaç gün kalmıştı da şimdi kendi evinde olmayı yadırgıyor, kabullenemiyordu?
"Ne zamandır yokum ben annem?" diye yönelttiği sorusunu anlayamadı Gazel Hanım, ne demek istiyordu kızı? Ne demekti ne zamandır yokum? Yoksa? Ah aklı çıkacaktı kadının.
"Ne demek istiyorsun kınalı kuzum, ne demek ne zamandır yokum"
"Basbayağı annem, seni, Amerika'ya gidiyorum, diye aramamın üstünden kaç gün geçti?"
"Havin, neler oluyor kuzum daha fazla korkutma da anlat bana neler oluyor?"
"Bilmiyorum annem, bilmiyorum! Neler olduğunu ben de bilmiyorum. Kalbim neden ortadan ikiye ayrılıyormuş gibi hissettiğimi, canımın neden böyle yandığını ben de bilmiyorum."
"Güzel gözlüm, gül yüzlüm..."
"Deme annem, deme! Bana gül yüzlüm deme. Hele böyle sevgiyle, tıpkı tıpkı... Ah, lanet olsun! Gazel Sultan ben ne yapacağım şimdi? Söylesene ne yapacağım?" diyerek yatağının dibine çöküp özgürlüklerini ilan eden yaşlarının dökülmesine izin verdi, bir kez daha. Hiçbir şey demedi Gazel Hanım, şu durumda ne desindi ki? Sımsıkı sardı kuzusunu. Kendini hazır hissedip dökecekti ya içindekileri o ana kadar sabırla bekleyecekti, ana yüreği kanaya kanaya...
Ne kadar zaman geçti bilmeden, hıçkırıkları dinmişken düşünmeden anlatmaya başladı Havin. En başından beri olan biten her şeyi. Yalnızca, yalnızca onları anlatamadı, o insanı içine çekip ömrünü mühürleyen gece karası gözleri ve ruhuna dolan sesini... Oysa asıl anlatması gerekenler onlardı, bilemedi...
Kızının her bir anlattığı ile yaşadığı şok katlanarak artsa da sözünü hiç kesmeden saatlerce dinledi. Ara ara gözyaşlarını silip saçlarını okşayıp başına kondurduğu öpücüklerle varlığını hissettirdi, kuzusuna.
Ne zaman sonra genç kız, annesine "Böyle işte Gazel Sultan. Şimdi sen söyle, kollarındayım diye havalara uçmam gerekirken neden bu aptal gözyaşlarımı durduramıyorum ben?" deyip ağlamaktan kıpkırmızı olan, fırtına sonrası okyanusları çağrıştıran gözleriyle bakınca daha da sıkı bir şekilde sarıldı yavrusuna Gazel Hanım. Bir öpücük daha kondurdu başının üstüne.
" Hadi kalk kuzum, güzel bir duş al da saçlarını öreyim bebeğimin," dedi. Havin'in yüreğine yeni yeni dikenler ektiğini bilmeden...***
Kocaman Sevgilerimle,
MyReal
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Havin~~ #TAMAMLANDI!
General Fiction♥ Gözleri miydi insanın kaderini belirleyen? Kapkaranlık gözlerinden sebep miydi bu acı dolu hayat? Gece gözlerine okyanuslar kuran bir kadın mı aydınlatacaktı dünyasını? Ondan sonra mı kurtulacaktı ömrünün karasından? Sevdiği kadından uzak, sevil...