Selamlar Canlarım!
Bu bölümde küçük bir yüzleşme var, bakalım sizler kime hak vereceksiniz.
Not: Önceki partın son kısmını tekrar okumanız bu bölümün başında kopukluk olmaması adına daha sağlıklı olacaktır. :)
Keyifli okumalar!
***
Part III~~
Sevdiğinin sarılışına mümkün olan en hassas şekilde karşılık verirken teskin edici sözlerini fısıldıyordu. Onu böyle ağlarken görmek, yüreğine en büyük azaptı. "Şşş sakin ol gül yüzlüm. Tamam, burdayım. Yanındayım."
"Duydum, hissettim. Sesini, varlığını... Duyduğum ses de senindi, ama kabul etmek istemedi benliğim. Senden duyacaktım, her şeyi bizzat senden öğrenecektim..."
Genç kızı saran kollarını bedeninden ayırmadan gözlerinin altına birer öpücük kondurup alnını, alnına dayadı, "Parçalama yüreğimi, ateşlere salma ruhumu daha fazla. Dökülmesin okyanuslarından tek bir damla... Yapma kurban olduğum, öldürme beni..." dedi, çaresizce. Ah! Onun gözlerinden dökülen her bir damla yaş zehirli bir hançer olup deliyordu, Devrim'in bağrını...
"Senin acı çekmene dayanamam ki ben," derken burnunu çekmişti küçük bir kız çocuğu masumiyeti ile "Ama anlat artık," diye devam etti sözlerine. "Bana, seni anlat ki bileyim neyin ne olduğunu, bundan sonra ne olacağını..."
"Anlatacak neyim var ki gül yüzlüm? Seni... seni seviyorum işte. Başka ne diyebilirim?"
Havin, kırık kolunun engeline rağmen sanki mümkünmüş gibi daha da sıkı sarıldı genç adama. "Ben de seviyorum," dedi, hiç tereddüt etmeden. "Haklısın belki de yok başka hiçbir şeyin bir önemi..."
Devrim, sevdiğinin saçlarının arasına yüzünü gömüp huzurla yumdu gözlerini. Ömür boyu o anda kalmayı ne çok isterdi... Yine de kıyamadı sevdiğine. Sargılı kolunun ağırlığının bedenini yorduğuna emindi. Onu güçlükle yatağına uzanmaya ikna etti. Ellerinin arasındaki bağı hiç koparmadan öylece sevdasını izledi: yastığa dağılan saçlarını, ağlamasının etkisi ile hafifçe kızaran ışıl ışıl masmavi gözlerini, minik burnunu, öpülesi dudaklarını... Ne zaman sonra kızın düzenli nefes alışverişleriyle uykuya daldığını, fark etti. Yatağın diğer kenarında duran ince pikeyi büyük bir özenle üzerine örttü. Yüzüne ve yastığın üzerine dağılan saçlarını düzeltti parmak uçlarıyla. Bir kez daha yumuşacık ipek saçlarının arasına gömdü yüzünü, kokusunu saldı tüm benliğine. Bu kokuydu sanki genç adamı yaşamaya zorlayan, kalbinin atmasına tek sebepti...
Yataktan kalkıp kapıya doğru ilerlerken çalışma masasının üzerindeki kırmızı kaplı defteri ve masanın dört bir yanına saçılan kâğıtlar ile kalemleri görünce duraksadı... Kendisinden bağımsız, ayakları ilerlerken masaya doğru, kalp atışları hızlanmıştı. Neydi kendisini bekleyen bilmiyordu ama anlamını çözemediği bir heyecan sarmıştı benliğini. Elini uzatıp defterin üzerinde gezdirdi parmaklarını, hemen ardından masada duran kâğıtların üzerindeki görüntüler rehin aldı gözlerini. Titreyen elleri ile uzandı onlara... Gördüklerine inanamadı önce, soluğu kesildi genç adamın bir an. Parmaklarının ucu ile gezindi kâğıtların üzerinde. Kendi başladığını mı bitirmişti sevdiği? Yalnız olduğu tüm resimlere onu da mı dâhil etmişti? Bu muydu dileği? Kenarda duran bir diğer kâğıdı aldı, eline. Havin'ini yatağında uyurken çizmişti, hatırlıyordu bu karakalem çalışmasını ama şimdi gördüğü görüntü çok daha başkaydı. Tek başına değildi Havin'i o yatakta, sarılmıştı bir adam tarafından. Göğsüne sarılmış, huzurlu bir ifade ile uyuyordu adamın kollarında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Havin~~ #TAMAMLANDI!
Genel Kurgu♥ Gözleri miydi insanın kaderini belirleyen? Kapkaranlık gözlerinden sebep miydi bu acı dolu hayat? Gece gözlerine okyanuslar kuran bir kadın mı aydınlatacaktı dünyasını? Ondan sonra mı kurtulacaktı ömrünün karasından? Sevdiği kadından uzak, sevil...