Selamlar canlarım!
Bu bölümden sonra finale doğru adım adım ilerliyoruzzzz!
Bay Gizemli'nin adını beğendiniz mi?
Yoksa Devrim, bu bölümde geri mi dönüyor? Tahminlerinizi alayım.Multimedia'da da Havin var. Hala tanışmayanlar var mıydı? :)
Bizim oğlan aşık olmakta haksız mı?Keyifli okumalar!
***
19.Bölüm: Ben Devrim Araz ~~
Günler birbiri ardına akıp giderken Havin, daha çok çıkar olmuştu odasından... Yeniden kafede annesine yardım etmeye, herkesle sohbet etmeye başlamıştı. Zaman zaman dalıp gitmeleri de olmasa Füsun Ana da, Gazel Hanım da artık genç kızın, mutlu olduğuna, acısını unuttuğuna inanabilirlerdi ama ana yüreğiydi onlarınki. Sözlerin, gözlerin ardında gizli olan her şeyi görürdü...Bir cuma sabahı, gördüğü rüyanın etkisi ile koşa koşa inerken alt kata, ne olduğunu anlayamadan merdivenlerden yuvarlanırken buldu kendini genç kız. Çığlıklarını duyarak yanına koşan annesi, yüreğinde derin bir korku ve endişe ile yüzünü elleri arasına alırken bilinçsizce hareket ediyor, bir şeyler söylüyordu.
"İyiyim ben Gazel Sultan. Tamam, korkma," dese de ana yüreği düğüm düğüm olmuştu bir kere Gazel Hanım'ın. Koşarak kasanın yanına bıraktığı telefonunu almaya gitti. Evin çok yakınında bir hastane ve tanıdık hemşire vardı. Küçük yerde yaşıyor olmanın artılarıydı bunlar. Hemen numarayı çevirdi. "Elif Hemşire, Havin'im merdivenlerden düştü, çabuk gelin çabuk," diye sayıklayarak kızının yanına geri döndü. Havin'in yüzünü avuçları arasına alırken gözlerinden akan yaşlar, kızının yüzüne dökülüyordu.
Havin, canının acısını unutmuş annesini, rahatlatmaya çalışıyordu. "İyiyim ben sultanım, bir şeyim yok. N'olur böyle yapma."
"İyisin ya iyisin, o kadar iyisin ki sabahın köründe yataktan fırlayarak çıkıyor merdivenlerde kendini sakatlıyorsun. Sus Havin, sus bana kalbini kırdırtma."
Havin, küçük bir kız çocuğu gibi mırıl mırıl bir sesle "Peki," derken parmakları dolanmıştı annesinin ellerine. Sessizce ambulansın gelmesini beklerken bağırıp ağlamıyor olsa da tırnakları anneciğinin avuçlarına batarken acısını saklamasının imkanı yoktu.
~~
Danışmadaki görevliyle telaşla konuşup kızın odasına girmek için izin almaya çalışırken duyduğu sesle kalakaldı bir an.
"Sen... " dedi, Gazel Hanım, gözlerinde bin bir soru işareti ile. "Sen değilsin öyle değil mi? Yani, yani benim kuzuma aylardır o azapları çektiren..." Devam etmesine izin vermeden karşısına geçti kadının ve konuşmaya başladı genç adam.
"Sultanım, biliyorum anlatması, inanması, kabul etmesi çok zor hatta belki imkânsız ama n'olur şimdi değil. İzin ver, izin ver onu bir an olsun göreyim. İyi olduğunu bileyim. Ondan sonra istersen al canımı hakkındır ama..."
"Ne demek anlatması zor ne demek izin ver de göreyim?" diye bağırdı kadın. "Sen.. sen misin gerçekten aylardır benim kınalı kuzumu kanatan?"
"Gazel Sultan ben..."
"Sensin!," diye bağırdı Gazel Hanım." Sen!.. Hemen şimdi defol, git buradan!"
Kadının dilinden dökülenler içini daha da kanatsa da gitmeyecekti, onu görmeden, iyi olduğunu bilmeden gitmeyecekti!
"Gazel Sultan, kurban olayım, bırak! İyi olduğunu bileyim, kokusunu ruhuma hapsedeyim sonrasında istersen çek vur kılım kıpırdamaz, kanım akmaz. Ama.. ama şimdi değil. Yalvarırım bırak onu son kez olsun göreyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Havin~~ #TAMAMLANDI!
Ficción General♥ Gözleri miydi insanın kaderini belirleyen? Kapkaranlık gözlerinden sebep miydi bu acı dolu hayat? Gece gözlerine okyanuslar kuran bir kadın mı aydınlatacaktı dünyasını? Ondan sonra mı kurtulacaktı ömrünün karasından? Sevdiği kadından uzak, sevil...