26 (Jacob)

7.2K 424 121
                                    

"Siktir..."

O, banyoda tıraş olurken üzerime dünkü siyah tişörtünü geçirip hem günaydın demek hem de onu izlemek için yanına gitmiştim ki gördüğüm manzarayla donakaldım. Hala sadece boxerıyla duruyordu, üstü çıplaktı ve ben dün ona yaptığım şeylerin bu boyutta olacağını düşünememiştim. Dudaklarımı hafifçe dişledim.

"Sana da günaydın bebeğim. Öpücük verecek misin?" elindeki tıraş makinesini kenara bırakıp bedenini bana çevirdiğinde onları daha net görme şansını yakalamıştım. Elimi götürüp göğsünde ve boynunda gezdirmeye başladım, kırmızı ve mor yerler vardı, bir de tırnak izlerim... Ellerimi neden çekip boynuna sardırdığını şimdi daha iyi anlıyordum. Utançla başımı aşağı eğdim.

"Afedersin, acıyor olmalı."

Parmaklarını çeneme götürüp beni oradan narince tuttuktan sonra yüzüne bakmamı sağladı.

"Senden bir iz taşımak hoşuma gidiyor."

"Bu 'bir' iz değil, göğsünün haline bak."

Kızarmış ve utanmış yüzüm onun hoşuna gitmiş gibi güldü, uzanıp dudaklarıma bir öpücük bıraktı. Geri işine döndüğünde ben de büyük lavabonun tezgâhına çıkıp oturdum.

"Sen benden bir iz taşırken nasıl hissediyordun?"

Elim istemsizce boynuma giderken "Utanıyordum!" dedim. Dilini dişlerinin arasına alıp kahkaha attı, beni tekrar ve tekrar öldüren bu gülüşü karşısında gözlerimi hızlı hızlı kırpıştırmıştım. Gerçek bir çift miydik pek bir fikrim yoktu fakat eğer öyle olsaydık fazla güzel olurduk.

"Pekâlâ, sen bir kızsın, 'ufaklık'" bana ufaklık diye hitap ederken işine bir saniyeliğine ara verip gözlerimin içine bakmış ve eğlenir bir şekilde söylemişti. Ağzım şaşkınlıkla açılırken kısa bir kahkaha attım.

"Ufaklık mı?"

"Kız kardeşim ile yaşıtsın bebeğim, hadi ama!"

"Dün gece bir kadın olduğumu söylüyordunuz Bay Sinir-Bozucu."

Aynadan gözlerini benimkilerle buluşturdu. "Beni hipnotize etmiştin," derken üzerimi süzmeye başladı.

"Tişörtlerimi giymeni seviyorum."

"Ben de tişörtlerini seviyorum. Güzel kokuyorlar, desenleri ve renkleri de çok güzel."

"Üzerindeki düz, siyah bir tişört. Ne bir renk ne de bir deseni var."

"Öyle mi? Hiç haberim yoktu Bay Çok-Bilmiş?"

Yüksek sesle kahkaha atarken işine yeniden birkaç saniyelik bir ara vermişti. Bana doğru bakarak sesini inceltti, "Biraz önce sinir bozucu olduğumu söylüyordunuz Bayan Renk-Körü!" ah! Taklidimi yapıyordu!

"Zayn!" çirkef bir sesle ismini bağırdığımda bu sefer biraz öncekinden de yüksek bir kahkaha atmıştı. Daha sonra ciddileşip -birazcık- işine geri döndü.

Sakallarını kısaltma işlemini tamamladığında bana bakıp "Oldu mu?" diye sordu.

"Oldu, gerçi kesmeden önce daha iyiydi."

"Artık çok geç. Öp." Yanaklarını bana uzattığında oraya sulu bir öpücük bırakmıştım. Bugün otelden çıkacaktık, kahvaltıdan sonra gitmeyi planlıyorduk.

"Giyin de kahvaltıya inelim."

*

Saatin kaç olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu, telefonumun çalmasıyla uyanmıştım. Geleli beş gün olmuştu ve ben bu beş gündür okul, ev işleriyle uğraşmıştım. Bugün ise bütün günü kendime, dinlenmeme adamıştım. Film izlerken televizyonun karşısında uyuyakalmamış olmasaydım kendime bir gün ayırmamın anlamı olabilirdi.

Weakness |Z.M.|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin