35 (And He Is Gone)

5.3K 284 156
                                    

multi<3<3<3 ya çıldırıyoRUMAŞFKLŞFGSMFB

*

"Jacqueline, ne yapıyorsun?"

"Senden nefret ediyorum Liam, bunu bana nasıl yapabildin? Yüzünü bile görmek istemiyorum artık!" lafını bitirdikten sonra çıkıp gitmişti. Liam bize doğru bir saliseliğine baktı daha sonra o da montunu alıp arkasından ilerlemeye başladı.

Anlam verememiştim, ne olmuştu? Jacqueline gelmiş, Liam'a tokat atmış ve gitmişti. Liam'ın bunu hak edecek ne yaptığını merak ediyordum, ortada kesinlikle bir yanlış anlaşılma vardı. Onun bir insanın kalbini kırmasına imkan tanımıyordum.

"Ne oldu şimdi?"

Zayn'e doğru bakarken o da aynı şekilde bana bakıyordu. Dudaklarını sarkıttı, "Ne bileyim," dedi omuzlarını silktikten sonra. "Kız manyak çıktı."

"Bayanlarla böyle konuşulmasını onaylamasam da; bu seferkinde haklısın."

Kaşlarını kaldırıp baktı, hafifçe gülmüştü.

"Bazen karşımda sen değil de başka birisi var gibi hissediyorum. Gerçekten lise sondaki felsefe hocamın ruhunu ele geçirdiğini ara ara düşünüyorum."

"Lise sondaki felsefe hocan kim bilmiyorum ama sürekli beni ona benzetmen hoş değil Malik."

"O da manyaktı."

Gülmeme engel olamamıştım. Koltukta yan yana oturmuş yapabileceğimiz en saçma muhabbeti yapıyorduk. Ve bunu bölen her zaman olduğu gibi onun telefonuydu, hiçbir zaman susmuyordu ki!

"Baba?" telefonu açtığında ses tonunda öyle bir umut vardı ki, bunun bir saniye içerisinde yerini hayal kırıklığına bırakması beni parçalamıştı. Seslice nefesini verdikten sonra "Geliyorum Bruno," dedi.

"September gitmem lazım, babam beni çağırıyor."

"Tamam, ama dikkat et, olur mu?"

"Merak etme." Yukarı çıkıp üzerini değiştirdikten sonra dağılmış saçlarına şekil vermeye çalışarak aşağı indi. Telefonunu ve anahtarlarını kotunun arka cebine yerleştirdi, bunların hepsini yapması üç dakikasını almıştı.

Tam kapıdan çıkacakken arkasını dönüp bedenimi onunkine doğru çekti, saçlarıma bir öpücük bıraktıktan sonra hızlıca çıkmıştı.

Seslice nefesimi verdim, o gittiği anda içimde bir boşluk oluşmuştu, kendimi onsuz iyi hissetmiyordum, onun iyi olmadığını bildiğim sürece kendimi mutlu hissetmem imkansızdı. Ev üstüme gelecekti, burada durmak istemiyordum.

Yukarı çıkıp üzerime onun dar tişörtlerinden birini geçirdim, altıma da bir eşofmanını giymiştim. Zayn'in zayıf olması kıyafetlerin üzerinde çuval gibi durmamasını sağlıyordu, sadece biraz boldu.

Zayn'in kulaklıklarını alıp evden çıktıktan sonra yürümeye başladım. Kendime bir rota belirlememiştim, ayaklarımın beni ilerlettiği yere gidiyordum. Buraları iyi bildiğim için kaybolmazdım, kendimi şarkının ağır ritmine bırakmış ilerlerken başımı kaldırdığımda kendimi mezarlığın yakınlarında buldum, Jacob'ın mezarının...

Onu ziyaret etmek istiyordum, zaten hayattayken yeterince ihmal etmiştim, bunu şimdi de yapmak bana vicdan azabı çektiriyordu.

Kulaklıkları çıkarıp cebime koyduktan sonra onun mezarını aramaya başladım, bulmam çok zor olmamıştı. Ah, benim miniğim... Daha çok küçüktü. Bu dünyada yaşayacak çok fazla şeyi vardı ama o gitmişti.

"Jackie, ben geldim." Mezarının yanında diz çöküp isminin ve ölüm tarihinin yazılı olduğu taşa baktım. "Biliyorum, seni ihmal ettim. Özür dilerim Jacob, sen beni bu hayatta üzmeyen tek insansın ama ben yine de seni ihmal ediyorum."

Weakness |Z.M.|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin