42 (Give Me A Chance)

5.2K 260 189
                                    

                  

Burada ne zamandır bu şekilde yattığımdan haberdar bile değildim. Annem üç gün önce Birmingham'a dönmüştü, birkaç gün oradaki bir arkadaşında kalıp kafa dağıtmak istediğini söyleyince ona itiraz etmemiştim, bunda biraz da yalnız kalmak istememin etkisi büyüktü.

Cumartesi günlerini okulum olmadığı, istediğim kadar uyuma şansım olduğu için çok seviyordum. Elimde olsa yataktan hiç çıkmayacağımı düşünüyordum fakat aklıma gelen bu değildi.

Dün akşam ağrımaya başlayan ama önemsemediğim boğazlarımın acısı ve midemin bulantısı bütün vücuduma etki edip beni yataklara düşürmeyi başarmıştı. Uyanalı dört saatten fazla olmuştu fakat hala yerimden kalkmak için bir hamle yapmayı bile becerememiştim. Sadece –sanırım beş kere- kusmak için lavaboya gitmiş sonrasında resmen sürünerek geri odama dönmüştüm. Dün akşam bir ilaç alsam ne olurdu sanki? Annemi arayıp ne içmem gerektiğini sorabilirdim.

Hasta olduğum zamanlarda çok nazlı olurdum, yerimden kalkıp bir şeyler yapmak benim için bir ölüm niteliğinde olurdu. Boğazlarımın acısı yüzümü buruşturmama sebep olsa da ciğerlerimden gelen sert öksürüğü engelleyememiştim.

Başucumdaki komodinde duran telefonum bana seslendiğinde başımı kaldırmadan elimi ona doğru uzattım. Birinin beni aradığına dair haber veriyordu, sesi bile beni rahatsız etmeye yetmişti. Kim olduğuna bile bakmadan telefonu açıp kulağıma koydum –ki bu biraz uzun zaman almıştı-

"Sep, açmayacaksın sandım. Hazırlan, bir saat sonra seni almaya geleceğim."

"Zayn..." uzun süredir konuşmadığım için sanki ağlıyormuşum gibi çıkan bir sesim vardı, nefretlik! Çatallı, kısık, birazdan bayılacakmışım gibi bir hava veren...

"Siktir, September iyi misin?"

"I-ıh." Sanki görecekmiş gibi başımı iki yana salladım fakat daha sonrasında buna pişman oldum. Yaptığım her hareket beni daha fazla yormaktan ve vücudumun her zerresini acıtmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Elim daha fazla dayanamayıp yataktan aşağı doğru sarktığında telefon yüzümün hemen yanına düştü, sesini hala duyabiliyordum.

"Ne oldu? Ağlıyor musun? September delirtme beni söylesene!"

"Hastayım."

Sonunda söyleyebildiğimde karşıdan gelen 'Rahatlama Nefes Verişi'ni duydum. Birkaç saniye bekledikten sonra "Tamam, hemen geliyorum." Deyip telefonu kapatmıştı. Zaten yüzümün hemen sağ tarafında, yatakta olduğu için onu bir kenara koymama gerek kalmamıştı.

Göz kapaklarım daha fazla kendilerini açık tutacak güç bulamıyordu, onlara daha fazla eziyet çektirmek istemediğimden gözlerimi kapattım. Uyumak için değildi. İçerisinde hiçbir şey olmamasına rağmen hala bulanan midem, her noktası acıyan, ağrıyan vücudum, titremelerim yüzünden uyumam mümkün değildi. Sadece duruyordum.

Dakikalar sonra odamın kapısının açıldığı hissettiğimde gözlerimi aralamak istedim fakat yapamadım. Dilimi kuruyan dudaklarımın üzerinde gezdirirken yanıma gelip elimi alnına yerleştirişini hissetmiştim.

"Ateşin var."

"Ciddi misin, bilmiyordum." Zorlukla söylediğimde yüzünü göremesem de bana kızgın bir bakış attığını hissedebiliyordum. Yavaşça gözlerimi aralayıp ona baktığında bakışlarında kızgınlık görmedim, onun yerine endişe vardı. Söylediğimi duymuşa bile benzemiyordu.

Soğuk ellerini alnımdan ve kontrol etmek için tuttuğu kolumdan çekip telefonunu çıkardı, rehberde biraz gezindikten sonra sinirle komodinin üzerine koydu.

Weakness |Z.M.|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin