37 (Take Care Of Yourself)

5.1K 278 147
                                    

Başımdan aşağı bir kova buzlu su dökülmüş, daha onun şokunu atlatamadan bir de kaynar su dökülmüş gibi hissediyordum.

Biri beni soğuk, derin bir okyanusa atmış fakat üşümeme, batmama izin vermeden alıp cayır cayır yanan ateşe atmış gibi.

Bütün vücuduma elektrik verilmiş gibi.

Sanki biri göğüs kafesimden kalbime ulaşmış ve onu avcunun arasında sıkıyor gibi. Veya kalbimin üzerinde zıplıyormuş gibi.

Berbat.

Hayal kırıklığı, acı, üzüntü, pişmanlık, kırgınlık ve daha sayamayacağım sürüyle duyguyu bir arada yaşıyordum. Bu kadar ağır duyguların hepsi birleşip nasıl bir 'boşluk' hissettirebilirdi?

Sanki hiçbir yaşama amacım kalmamış, ölmem gerekiyormuş gibi hissediyordum.

Liam'ın 'Zayn'i hayatımın merkezine koymak'tan kast ettiği belki de tam olarak buydu.

"Beni kandırdın."

"O şekilde değil."

"Hangi şekilde Zayn?" sesimin güçlü çıkmasını isterdim, ona hesap sormak, bağırıp çağırmak, vurup kırmak... Hiçbirine gücüm yoktu, halsiz çıkıyordu sesim, bitkin.

"Benim için bir hiç değilsin."

"Zayn, sen benim için her şeysin."

"September..."

Durup bir şeyler daha söylemesini bekliyordum ama yapmıyordu. Karşımda sadece ismimi rahatsız bir şekilde mırıldanmıştı.

"Beni resmen kullanmışsınız. Babandan beklerim ama sen Zayn, senden nasıl bekleyebilirdim? Sırf soyadını kurtarmak için bu kadar süre bana değer veriyormuş gibi davrandın."

"Sana zaten değer veriyorum."

"Vermiyorsun. Öyle olsa bana yalan söylemezdin. Ben seni sevdim ya, kalbimin içinde en büyük yeri sana ayırdım ben, senindi orası. Karşılığı bu mu olmalıydı?"

Elini saçlarının arasından geçirip birkaç saniye bana baktı. Hala bir umut bekliyordum, ne kadar da aptaldım.

"Beni sevdiğini söylerken, bana gülümserken, beni öperken, bana dokunurken, gözlerimin içine bakarken aslında hep rol yapmışsın. Sadece soyadını kurtarmak için. Eline ne geçti? Kurtarabildin mi?"

"Hayır." Dedi. Hangi kısmını cevaplıyordu? Soyadını kurtaramadığını mı yoksa bana rol yapmadığını mı söylüyordu? O kadar kısa ve belirsiz cümleler kuruyordu ki anlayamıyordum. Anlayacak halde değildim, açıklasın, anlatsın istiyordum.

"Ama tebrik ederim, Oscar'lık oynadın, oynadınız. Sen de, arkadaşların da, ailen de... Hiçbiri umurumda değil ama sen Zayn, bunu yaparken hiç mi üzülmedin?"

"Sana söylediğim veya seninle yaptığım hiçbir şeyde rol yapmıyordum."

"Beni sevdiğini söyledin!"

"Evet söyledim çünkü seni sevmemem için bir neden yok. Harika bir insansın, kocaman bir kalbin var."

Dünyadaki en ağır hislerden biri bir şeyleri karşılıksız yaşamaktır gibi sözleri defalarca duymuştum, gerçekten nasıl hissettirdiğini hiçbir zaman bilmemiştim ve bilmek de istemiyordum. Fakat şimdi burada, bu dünyada en sevdiğim insan karşıma geçmiş bana yaşadığım her şeyin karşılıksız olduğunu kibar bir şekilde anlatmaya çalışıyordu.

Kalbim parçalanıyordu.

"Ama ben..." birden kendimi durdurup yere bakmaya başladım, ona arkamı dönüp yeniden o koltuğa oturdum. O da yanıma oturmuştu. Dudaklarımı birbirine bastırmış pofuduklarıma bakıyordu gözlerim.

Weakness |Z.M.|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin