19 (I Love You)

8.3K 396 104
                                    

Saat neredeyse dokuza geliyordu, saatlerdir buradaydık ve sürüyle şey konuşmuştuk. Jeremy -teknik olarak cici babam oluyordu- Zayn'i tanıma sebebinin babası olduğunu söylemişti, onunla daha önce ortak iş yaptığından bahsetmişti fakat pek önemsemedim, daha önemli şeyler vardı.

İlk olarak öz babam ben yetimhaneye bırakılmadan bir ay önce bir kazada hayatını kaybetmişti, ne hissettiğim hakkında bir fikrim yoktu fakat onu tanımayı çok isterdim. Annem ise babamın ölümünden sonra büyük bir depresyona girmiş, herkesten kendini uzaklaştırmıştı. Bunun üzerine dayım, annemin bu şekilde asla bana bakamayacağını söyleyip beni yetimhaneye vermişti. Annem senelerce depresyonda kalmış, Bradford'dan yine dayım yüzünden uzaklaştırılmıştı. Jeremy ile iki sene önce tanışıp geçen sene evlenmişti.

Tüm bunları bir gün içinde öğrenmek bünyeme fazla gelmiş olacaktı ki çok fazla şey hissetmem gerekirken hiçbir şey hissedemiyordum. Tek istediğim kendimi yatağa atıp uyumak ve yeni bir güne başlamaktı, Zayn'le birlikte.

Akşam yemeği yedikten sonra kalkmamız gerektiğini söyledik, annem -sanırım buna alışmalıydım, evet- her ne kadar kalmamız için ısrar etse de kalkmıştık. Aslında onu sevmiştim, iyi birine benziyordu ve iyi anlaşabileceğimize inanıyordum.

"Yine gelirsin değil mi?" kapının önüne geldiğimizde heyecanla sormuştu, ona senelerdir kızgın olmakla olmamak arasında gidip geliyordum fakat olanları anlattıktan sonra yumuşadığımı hissetmiştim. Gülümserken "Gelirim, ne zaman Bradford'a döneriz bilmiyorum ama yine görüşürüz." dedim. Zayn elini belime doğru yerleştirdi. Annem beni çekip sımsıkı sarıldığında ben de kollarımı boynuna doğru dolayıp ona sarılmıştım, belki onunki kadar sıkı olmayabilirdi ama sorun olacağını sanmıyordum.

Jeremy'ye de iyi akşamlar diledikten sonra arabaya binip ilerlemeye başladık. Kendi kendime güldüğümde "Ne o?" demişti gülüşüme eşlik ederek, "Hoşuna gitti mi?" diye ekledi. Onu onaylarken "Garip hissediyorum ama kesinlikle mutluyum, teşekkür ederim." dedim. Bir anlığına gözlerini yoldan bana çevirip göz kırpmakla yetinmişti.

Otel odasının önüne geldiğimizde belimde duran elini indirip "Sen odaya gir, Liam'a bakıp geleceğim." dedi. Onu başımla onaylarken kapıyı açtı. Kapının önünde birkaç saniye durduk, ben gitmesini o da içeri girmemi bekliyordu. İkimiz de öylece durunca gülmeye başladım, hafifçe eşlik etti. Yüzüme doğru yaklaştığında ikimizin de gülüşü kesilmişti, aynı filmlerdeki gibi... Kız ve çocuk herhangi bir sebepten dolayı gülüşür, daha sonra çocuk birden durup kızın dudaklarına yaklaşır ve öpüşürler.

Tanrım, hayır, tabii ki böyle olmadı! Bu kadar klişe olmamıza izin vermezdim, dudaklarını küçücük öpüp geri çekildim ve ona dil çıkardım. Ben kıkırdamaya devam ederken o sanki 'Elime düşeceksin' bakışları atıyordu. Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken telefonu çaldı, Zayn'in telefonu bizi hiçbir zaman rahat bırakmıyordu. Dudaklarının arasından sinirlendiğini belli eden bir hırıltı çıkardıktan sonra telefonunu çıkarıp "Evet?" diyerek açtı. Bana içeri girmemi işaret edip uzun koridorda yürümeye başladığında yanaklarımı şişirdim ve odaya girdim. Kimin aradığını merak etmiştim ama sanırım sonsuzluğa kadar öğrenme şansım olmayacaktı.

Üzerimi değiştirmeden yatağa oturdum, sırtımı yatak başına yaslayıp düşünmeye başladım. Bugün olanları, daha öncesini, ailemi, yetimhanedeki hayatımı, Zayn'i... Sanırım en çok son seçenek üzerinde durmuştum, son birkaç günde öncesine göre birbirimize çok daha yakındık.

Odanın kapısının sertçe açılıp, geri aynı sertlik ve hızda kapanmasıyla düşüncelerimden ayrıldım, resmen yerimde sıçramıştım. Çatık kaşlarıyla odaya giren Zayn'i gördüğümde ne olduğunu merak etmiştim. Gideli sadece on beş dakika olmuştu, onu bu kadar kısa sürede ney böyle sinirlendirmiş olabilirdi ki?

Weakness |Z.M.|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin