52 (Tell Me A Tale)

3.4K 217 75
                                    

                  

Yaser Malik'in cenaze törenine gitmek yerine evde olmayı tercih etmiştim. Gitmeme gerek yoktu, zaten cenaze ortamları beni fazlasıyla boğuyordu. Bir de babamın ölümüne sebep olan adamın cenazesine gidip orada üzgünmüş gibi numara yapamazdım. Sadece Zayn için üzülüyordum, babası onun için çok değerliydi ve onu kaybetmesini, hayatının geri kalanını içindeki bu boşluk hissiyle yaşamasını istemezdim.

Fakat olan olmuştu. Yaser Malik artık yoktu, Zayn'in ailesiyle miras konusunu konuştuğunu duymuştum, aslına bakarsanız istemeden kulak misafiri olmuştum. Zayn, zaten babasının onu mirasından men ettiğini, bu durumda bir de şirket işleriyle uğraşmak istemediğini söylemişti. Bütün işler ailenin büyük kızı Doniya'ya kalmıştı. Kısacası ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Zaten ne benim ne Zayn'in umursadığımız konu buydu.

Sabah onlar cenazeye giderken ben de bir taksiye atlayıp eve gelmiştim. Bugün annemin izin günüydü. Yıkanıp kendime geldikten sonra ona her şeyi anlatacağıma dair söz vermiştim ve şimdi o salonda oturmuş Yaser Malik ile ilgili haberleri izlerken yanına iniyordum.

"Zayn çok kötü gözüküyor."

Söylediği söz üzerine gözlerimi ondan televizyona doğru çevirdim. Gerçekten, hiç iyi durmuyordu. Gözaltları çöküp morarmış, gözleri ağlamaktan dolayı şişmişti. Hiçbir şey umurunda değil gibiydi. Fakat ağlamıyordu da, öylece durmuş yere bakıyordu. Seslice nefesimi verdikten sonra alıp televizyonu kapattım.

"Onu öyle görmeye dayanamıyorum." Dedim kendimi koltukta annemin yanına atarken. Vücudunu bana doğru çevirdikten sonra elini bacağımın yanında duran elimin üzerine koydu.

"Ona kim söyledi?"

"Ben. Hayatımda hiç bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum. Senin karşına ilk kez çıkacağımda bile öyle değildim."

"Söylemesen de o senin hayatındaki en önemli kişi." Dediğinde gözlerimi onun gözlerine çevirdim. Gözleri içerisindeki hafif burukluk ifadesiyle parlıyordu. Belki de kızı için en önemli kişi olmak istiyordu, en değerlisi olabilmek... Bunun mümkün olduğunu sanmıyordum. Annem tabii ki benim için çok önemliydi fakat on sekiz senenizi onsuz geçirdikten sonra çok büyük bir bağ ile bağlanamıyordunuz.

"Bilmiyorum anne, babasının ölümü onu çok etkileyecek."

"Nasıl olmuş?"

"İkinci kez kalp krizi geçirmiş ve doktorlar onu bu sefer kurtaramamışlar. Zaten şirketteki durumlardan dolayı fazlasıyla gerginmiş. Kendine de dikkat etmiyormuş."

Başını onaylayarak sallamakla yetindi. O da ne diyeceğini bilemiyordu. Seslice nefesimi verip başımı arkaya yasladım. Gözlerimi kapatmış kendimi biraz olsun iyi hissetmeye çalışıyordum fakat aklımda Zayn oldukça bu pek mümkünmüş gibi durmuyordu.

"Ben Zayn'i arayayım." Dedikten sonra ayağa kalktım ve odama çıktım. Cenazenin çoktan bitmiş olması gerekiyordu çünkü akşam olmuştu bile. Birkaç kere çaldıktan sonra telefon açılmıştı.

"Zayn, neredesin?"

"Yoldayım, eve dönüyorum. Arabadayım şimdi."

Dudaklarımı dilimle ıslatıp ona ne demem gerektiğini düşündüm kısa bir süre. Yanına mı gitmeliydim yoksa onu kendiyle mi bırakmalıydım? O Jacob öldüğü zaman ne olursa olsun beni yalnız bırakmamıştı. Fakat şimdi, kendisi belki yalnızlığı isterdi. Kendi kendimi yemek yerine bunu ona sormaya karar verdim.

"Geleyim mi? Yemek hazırlarım sana, yeriz. Otururuz. Yani, gelmemi istersen geleyim."

"Çok yorgunum güzelim, gidip yatacağım."

Weakness |Z.M.|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin