"Telefonumu duyduğunuzda lütfen bana ulaşın."
"Arkadaşlarım sizi Winchester'larla gördüğünü söyledi. Bayan Parker, onlara söyleyin. Winchester'lara ihtiyacımız var."
"Bayan Parker, en kısa zamanda, lütfen..."
Ses kayıtlarının geri kalanını dinlemeden telefonu koltuğa fırlattım. Telefonum uzun süredir kapalıydı ve açınca aynı numaradan gelen 17 sesli mesajı görüyordum. Hepsi birbirine benziyordu: "Bayan Parker, Winchester'lara söyleyin."
Telefonu elimden ayıralı birkaç saniye olmamıştı ki, çalmaya başladı. Gözlerimi devirip aldım, numaraya bakmadan telefonu açtım. "Alo?"
"Tanrıya şükür."
Kayıtlardaki kadının sesiydi. "Siz kimsiniz?" dedim. "Benden ne istiyorsunuz?"
"Yardıma ihtiyacımız var." dedi. "Lütfen sadece onlara Lawrence'a gelmelerini söyleyin. James Dean'in burada olduğunu."
"Ne?" dedim. "Ne saçmalıyorsunuz? James Dean öleli yüzyıllar oldu."
"Sorun da bu, bayan Parker." dedi.
Kanım damarlarımda donmuş, akmıyor gibiydi. "Onlara söylemelisiniz. Lütfen."
"Tamam ben..."
Bir çığlık sesimi bastırınca korkuyla geri çekildim. Ve bir bağırma sesi geldi. "Allison Hudson!"
Telefondan daha fazla çığlık sesleri gelince, dayanamayacağımı fark edip kapattım.
"Dean!" diye bağırdım. "Dean!"
Banyonun kapısı açılınca derin bir nefes verdim. "Ya biz de ölürsek?"
"Ne oldu?" dedi, birkaç adım atıp bana gelince ona sarıldım, cevap verdim.
"Bir kadın aradı." dedim. Geri çekilip ellerimle yüzümü kapattım, o hala beni sarıyordu. "Çığlıklar attı, size söylemem için aramış."
"Ne söylemen için?" diye sordu.
"James Dean'in Lawrence'da olduğunu." dedim. "James Dean çoktan öldü dedim. Ne dedi biliyor musun?"
Cevap vermem için başını uzattı. "Sorunun da bu olduğunu söyledi."
Yüzümü kendine çekti, "Halledeceğiz." dedi. "Her zaman bunlarla uğraşıyoruz."
"Böyle yaşamak istemezdim," dedim. "Sizin için üzgünüm. Çok üzgünüm."
"Sorun değil Rachel, seni anlıyorum." dedi. "Biz böyle büyüdük. Babamız avda, Sam ve ben de onun avcı arkadaşlarıyla. Çoğu zaman yalnız."
"Neden, Dean?" dedim. "Neden avcı oldu?"
Yüzüme baktı. "Bir iblis annemi öldürdü." dedi. "Bu uzun bir hikaye, sana sonra anlatırım." dedi.
"Söz mü?" dedim, hafifçe gülümsedim.
"Söz, ufaklık."
Kendimi onun kollarından ayırıp gülerek konuştum. "Ne zaman iyi anlaşsak bana bunu diyorsun ve bozuluyor!" dedim.
Güldü. "Ufaklıksın, yaşının ve boyunun farkında mısın? Ayrıca tüy gibisin. Kaç kilosun sen?"
"Bilmem, 45 olmuş olabilirim." dedim. "Boyumda ne varmış? Neredeyse 165 santimetre boyum var. Ayrıca üniversite hazırlık sınıfındayım. Yani yaşım da yeterince..."
"On sekiz buçuk." dedi.
Gözlerimi kısıp ona baktım.
"On sekiz buçuk yaşındasın!" dedi, bir kahkaha patlatınca kendimi tutamayıp ben de güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
FantasyAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?