15

535 34 14
                                    

20 KASIM 2015

Dünyanın en sıkıcı gününü yaşıyor olduğumu söyleyebilirdim. Önceki hayatıma kıyasla her zamanki gibiydi ama Dean ve Sam'i tanıdıktan sonra zaman genellikle öyle geçmiyordu.

Kevin'ın olmasından o kadar memnundum ki şükür her şeye rağmen dudaklarımdan eksilmiyordu. Ama onları özlemiştim. Hepsinin birden benimle olmasını diliyordum, ama mümkün değildi.

3. günün sabahı Kevin'ı yerinde bulamamış, ona bakınmak için dışarı çıkmaya niyetlenmiş, kapıya yürüyordum ki kapı açıldı, Kevin göründü. "Neredeydin?" diye sordum.

"Bir şeyler almaya gittim." dedi, ama elleri boştu.

"Aldıkların nerede?" dedim, ellerine ve etrafına bakındı, ardından cevapladı.

"Bilmiyorum." dedi. "Ben..."

"Sen ne?" dedim. Ne işler karıştırdığını bilmem gerekmiyor muydu? Ya da neden bir anda böyle aptallaştığını.

"Şey, Rachel, ben..."

Normaldekinin aksine garip bakışları ve kekeleyen sesi beni şüpheye düşürdüğünden, "Sen Kevin mısın?" diye sordum. Çünkü değildi ve farkındaydım.

Güldü, önüne eğdiği kafasını kaldırıp konuştu. "Kısa zamandı." dedi. "Ama epey iyi tanımışsın."

Vücudum kaskatı kesildi. Kanım damarlarımda donmuş gibi bir his dört yanımı sardı, ellerimi sıkacak güç bile bulamıyordum. Soluk tenimin gittikçe mora döndüğünün de farkındaydım. Dudaklarımın renginin solduğunun da.

Tehlikenin de farkındaydım, ama Kevin'ı onunla bırakamayacak kadar seviyordum. Ya da ihtiyaç duyuyordum. Aşık olmak için erken miydi?

"Gitmen gerekmiyor mu?" dedi. "Boğazını kesip ayin yapmam için bekleyecek misin?"

Yutkundum. "Gitmeye çalışsam izin verecek misin?" dedim. "Üstüme atlayıp beni öldürürcesine..."

Bir anda sırtımı arkamdaki yatakla birleşmiş buldum. O da üstümdeydi. Kevin'dı, ama Kevin değildi. Bu da beni zayıf kılıyordu.

Bileklerimi tutup yatağa bastırıyor, hareket etmemi engelliyordu. Çığlıklar atıyordum, derken, gözlerimi açtım. Aniden uzandığım yerden fırlamamla karşımda duran Kevin omuzlarımdan tuttu, "Sakin ol." dedi. "Sakin ol, kabus gördün."

Hızlıca aldığım nefeslerin sesi beni kendine çekince boğuklaştı, yüzüm göğsüne yapışınca yeni açtığım gözlerimi tekrar kapattım. Onun ele geçirilmiş olması fikri berbattı ve Kevin'ın karşı koyamayacağım, incitmekten sakındığım bedenine zarar veremeyecektim bu da beni zayıf kılıyordu, kılacaktı. Neyse ki sadece rüyaydı.

"İyi misin?" dedi, başımı kaldırıp yüzüne bakmamı sağladı. Yeni uyandığını ele veren şiş gözlerini bana dikti, "Ne gör-" dedi. Tamamlayamadı, aniden ona sarılmamın şoku olduğunu anlayabiliyordum.

"Sorma." dedim. "Hatırlatma."

Kısa süre sonra ayaklanıp banyoya ilerledim. Yüzümü yıkayıp kendime geldim. Son günleri geçirme şeklim iç açıcı değildi, sadece Kevin vardı, ve onun birkaç kez yiyecek bir şeyler almak için çıkması dışında ikimiz de hapis gibiydik.

Tuhaftı. Özgürdük, ama bir o kadar da kapana kıstırılmıştık. Herkesle aynı dünyadaydık ama daha fazla tehlikedeydik. Kim bilirdi? Geri dönüşsüz sokağa sapmış görünüyorduk. Başka bir şey yoktu.

Tarağın arasına giren saçlarımı toparlarken yanımda duran telefonuma elimi uzattım. Kevin'ın uyuyor gibi göründüğünü fark edince telefonu alıp kapının önüne çıktım.

DoğaüstüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin