"Gerçekten bunların hepsini o mu yazmış?" dedi Sam Winchester, usul usul. Ağabeyinin bu dengesiz hallerine karşı nasıl davranacağını bilmiyor, her ihtimale karşı sakin konuşmaya uğraşıyordu, aksini yaparsa bu ikisi için de iyi olmazdı.
"Ne zaman birilerini kaybetmeden hayatımıza devam edeceğiz?" diye sordu ağabey Winchester. "Avlandığımız için, bu aile mesleğimiz olduğu için hiçbir zaman bir şey beklemedim, isyan etmedim ama bunun vermediklerinden değil, aldıklarından yoruldum Sammy, gerçekten yoruldum."
"Dean, ben..."
"Ölüm beni hissizleştiriyor," dedi Dean tekrar, defteri dizlerine bırakıp ellerini incelerken. Sanki parmakları hala genç kadınının kanıyla kaplı gibi görünüyordu gözüne, artık hiçbir şey sıradan olmayacaktı. Her kaybından sonra biraz daha hissizleşmiş, her kaybından sonra hayatı biraz daha kaymıştı yabancı topraklara. Annesi, babası, defalarca ölüme giden erkek kardeşini düşündü, arkadaşlarını, Bobby'i, ve diğer avcıları. "bazen, her şeyin bitmesini istiyorum."
"Bunun dayanılmaz göründüğünü biliyorum." dedi Sam teselli için hangi sözcükleri kullanacağını seçemeyerek. Hangi sözcüğü kullandığı ne fark ederdi, o da biliyordu ki kimsenin hiçbir kelimesi bir ölümün tesellisi olamazdı. "Dean, onu artık gömmeliyiz."
"Crowley'nin bir orospu çocuğu olduğunu biliyordum," dedi Dean korkutucu bir sakinlikle. "ama Rowena'nın gerçekten bir orospu olduğunu nereden bilebilirdim ki, Sammy?"
2 gün önce
"Neden işe yaramadı?!" diye haykırdı Winchester, kızıl saçlı cadının yüzüne doğru. "Lanet olası büyü torbası neden işe yaramadı?!"
Cadı gülmeye başladığında, yüzünde sert bir tokat hissetti ancak bunların hiçbiri onu yıldırmazdı. "Bana güvenecek kadar aptal olman senin sorunun, oğlum." dedi sanki çok komik bir şey söylermiş gibi. "Bıçağı ve o küçük kızın ruhunu oğluma teslim ettim, ama sen herkesi kendin kadar aptal zannetmeye devam ediyorsun, öyle mi?"
Ağabey Winchester sinirle cadıya bir tokat daha attı, ve bir tane daha. Ardından, birkaç tane daha.
Günümüz
"Bize ihanet etti." dedi Dean. "Sam, onu öldürmeliydik."
"Dean," dedi Sam, cümlelerine tepkisiz kalan adamı tutup sarsarak. "Rachel'ı artık gömmemiz gerek, biliyorsun, değil mi?"
"Evet, evet." dedi Dean. "Evet, onu gömmemiz gerek."
"Belki de onu yakmalıyız," dedi Sam ama Dean susturdu onu.
"Onu yakarsak onu anmak için hiçbir şeyimiz olmaz," dedi. "bir mezarı bile."
"Dean, onun intikamcı bir hayalete dönüşmesini istemezsin." dedi Sam. "İlk öldüreceği insan da sen olursun."
"Umurumda değil." dedi Dean, ayağa kalkarken. Sabahı zor etmişti, geceden beri içiyor, masaya bıraktığı defteri okuyordu. Yalpaladığında tutunmak için elini masaya uzattı, ama dengesini toplayamadığı yetmezmiş gibi bira şişesine çarpıp devirmiş defterin ıslanmasına sebep olmuştu. "Siktir," (burada aslında son of a bitch diyor ama orospu çocuğu diye çevirmek anlamsız olurdu diye böyle yazdım 😛)
Sam aceleyle defteri kaldırdı. "Sorun yok," dedi dengesini sağlamakta zorlanan ağabeyini de diğer eliyle tutarken. "ben onu temizlerim, sen biraz uyu."
"Hayır, onu bana bıraktı." dedi Dean sessizce. "Ben temizlerim."
"Dean, uyumalısın." dedi Sam sabırla. Jessica öldüğünde hissettiklerini anımsayınca Dean'e acıyordu bile, ama bunu ona hissettirmemeliydi de. "Kendinde değilsin, fazla içmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
FantasyAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?