Ne kadardır aşağıda olduğumu ve ağladığımı bilmiyordum. Sadece ağlıyordum işte, nedenini bilmediğim bir şekilde kötü bir ihtimale kapılmıştım ve kahrediyordu.
Motelin arkasında, arabaların orada bir köşeye çökmüştüm. Ortalıkta bunu yaşamak istemiyordum ve insanları görmek de istemiyordum, insanların beni görmesini de. Her şey iğrençti gözümde.
Birkaç dakika daha geçtikten sonra Sam'in sesini duydum. Çok da şaşırtıcı değildi. "Rachel?!"
"Rachel, neredesin?!"
Burnumu çektim ve "Buradayım." diye seslendim. Sesimden beni zaten bulurdu.
Yanıma eğildi. "Ne oldu?" diye sordu. "Dean anlatmıyor, kavga mı ettiniz?"
"Hayır." dedim. Bana biraz daha yaklaşıp kollarını etrafıma sardığında ağlamam daha da şiddetlendi. "O çok garip davranıyor ve ben ayak uyduramıyorum."
"Tamam, gel hadi, bunu yukarıda konuşalım."
Geri çekilip başımı iki yana salladım. "Ben onunla aynı odada kalmak istemiyorum."
"Tamam, ikimiz için ayrı bir oda kiralarız."
"Yalnız kalabilirim."
"Yalnız kalmamalısın." dediğinde bir şey söylemedim. Beraber ayağa kalkıp motel binasından içeri girdiğimizde hala gözümden yaşlar akıyordu.
Yukarı çıkıp odaya yürüdük. Sam kapıyı açınca karşımda gözleri ıslak bir adam görmek beklediğim son şeydi, ama elimden geldiğince oralı olmadım. Onu merak etsem bile.
Bizi görünce gözlerini sildi ve ben hiçbir şey söylemeden koltuğa oturdum. Sessizce ağlamaya devam ediyordum.
Sam ikimize bakarak konuşmaya başladı. "Aranızda ne geçti bilmiyorum ama ikiniz de iyi görünmüyorsunuz."
Önüme eğik kafamı kaldırdığımda Dean'le bakışlarımız çarpıştı ama ben sustum. "Ben onunla konuşmak istemiyorum." dediğini duyduğumda kalbime bir şeyler saplanmış gibi olsam da bir şey dememeyi sürdürdüm.
"Çocuklar..." dedi Sam isyan eder bir tonda. "Yapmayın."
Dean, "Bir şeyleri yapan o." dedi.
"Sana cevap vermeyeceğim çünkü ne kadar aşağılık davrandığını Sam'e anlatmak istemiyorum."
"Bunun nesi aşağılıktı?" diye sordu.
Beni kullandığın kısmı, demek istedim ama bir şeyler beni susturuyordu.
Bir an ona izin verdiğim için kendimi berbat hissettim. Kevin'ın ölümü bir fırsatmış gibi canı bir şeyler istediğinde beni öpüyordu ve her şey karmaşıklaşıyordu.
"Ben senin oyuncağın değilim, Dean." dedim sadece. Sinirlerime hakim olmak gittikçe zorlaşırken ayağa kalktım. Yüzüm deli gibi yanıyordu ve boynumda belirginleşen damarları hissedebiliyordum. Omuzlarımdan kayan hırkanın uçlarını avuç içimde sıkıyorken ona iki adım atıp bağırdım. "Canın her sıkıldığında bana böyle davranamazsın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
FantasyAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?