23 Ağustos 2018
Bu, benim dünyadaki son günüm ve hikayemin de son sayfası aynı zamanda.
Bunlar karaladığım, yazıp çizdiğim son kelimeler ve benden kalan son izler belki de.
Yolum iki genç adamla kesiştiğinde, onların deli olduğunu bile düşündüm. Söyledikleri doğaüstüydü ve gerçek olamazdı bile ama bir şekilde gerçekti ve tüm bunlarla ilk yüzleşme anım beni zorlamıştı, zira o zaman ailesini yeni kaybetmiş, bir başına kalmış bir kız çocuğuydum, şimdiyse kendinden ve ne istediğinden emin bir kadın olarak, geçip gitmiş birisi olacağım.
Hiçbir şey, o aptal küçük büyü torbası bile beni kurtulabileceğime inandırmıyor, bu yüzden, kendimizi kandırmamak bizim için her zaman daha sağlıklı olduğundan, bunu yaparak kendimi bir beklentiye hiçbir zaman düşürmedim. Aynı şeyi sizin de yapmış olduğunuzu ümit ediyor, hayatımın ve defterimin son sayfasını kapatıyorum.
Elveda.
Defteri yatağımın yanındaki komidinin çekmecesine bıraktıktan sonra, siyah taytımı çekiştirerek kalktım ve üzerine giydiğim uzun, Dean'in tişörtlerinden birisini üstüne indirdim. Yerimden kalkıp onun odasına ilerlerken, içimde ona belki de son defa dokunabilecek olmanın burukluğu vardı, ama bütün bunlara aldırmadan son defa mutlu olmayı anımsamak için yürümeye devam ettim. "Dean?" dedim kapalı kapıya iki defa vurup, içeriden gelen tıkırtılardan sonra kapı açıldı ve Dean karşımdaydı.
"Hey," dedim iki yanında duran kollarını tuttuğumda. Vücudu sıcacıktı, benimkiyse onun aksine soğuktu, avuç içlerimin yandığını hissettim.
Kapıyı araladı, içeri girip yatağına oturduğumdaysa hiçbir şey söylemeden gelip yanıma oturdu. "Nasıl hissediyorsun?" dedi yıllar gibi geçen bir sessizliğin ardından, ancak ben de zar zor konuşabiliyordum zaten.
"Korkuyorum." dedim. "Sadece korkuyorum, acı çekmekten ve senin, sizin olmadığınız bir başka yere uyanmaktan."
"Büyü torbası seni koruyacak." dedi. "Güven,"
"Büyü torbası hiçbir boka yaramayacak, Dean." dedim ona dönerken. "O sadece alınmış bir önlem, işe yararlığını henüz denemedik."
"Evet ama..."
"Kes şunu." dedim, elimi yanağına yerleştirdiğimde gözlerini kapattı. "Gözlerime bak."
Bakışlarımız buluştuğu an, vücudumdaki tüm sinirler elektriği parmak uçlarımdan ona iletiyordu sanki. "Beni böyle hatırlamanı istemiyorum," dedim yüzüne yaklaşıp alnını öptüğümde. "beni hayat dolu, mutlu ve neşeli hallerimle hatırlamanı istiyorum, hepsi bu."
"Seni her zaman öyle hatırlayacağım zaten," dedi gülümseyerek. "bunu biliyorsun."
"Benimle ilgili unutmanı istemediğim bir şey daha var, Dean." dedim ellerini tutarken. Meraklı bakışları bana döndü. "O da seni çok sevdiğim ve her zaman çok seveceğim."
Beni sevdiğini söylemesini bekledim, ama yapmadı, öyle birisi değildi bile.
Bunun yerine bana sarıldığında, ölümümün orada olmasını istedim. Bir insanın olabileceği en güzel yerde, ölebileceği en güzel yerdeydim, son kez.
"Neden bana gelmen bu kadar uzun sürdü?" dedi, bu cümlesi bana zaten daha fazla ne söyleyebilir, diye düşündürdü. O zaten bana her zaman hissedebileceğim en güzel şeyleri hissettirip duyabileceğim en güzel kelimeleri söylemişti.
"Neden dünyada geçirebileceğim en güzel günler sayılı," dedim geri çekilip yüzüne bakarken. "hiçbir fikrim yok, ama en azından seni yaşadım ve bu bile mutlu ölmem için yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
Viễn tưởngAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?