36

305 21 13
                                    

"Onu burada istemiyorum."

"Arkadaşımı öldürdü!"

"O kötü değildi."

"Bunu bilerek yaptı!"

"Ve sen ona engel olmadın!"

Sam'in kör olduğundan şüphe etmeyi bırakıp yanına gittiğimdeyse, uzaktan duyduklarımı ikiye, hatta belki üçe katlayacak kadar ağır sözler işitmiştim. Durmadan defolup gitmemi, onun arkadaşını öldürdüğümü, ona tuzak kurduğumu ve kötü şeytanlarla anlaşma içerisinde iyi tarafta olan birisine zarar verdiğimi söylüyordu. Anlamak istemediği şey, benim siyah gözlülerden birini öldürdüğümdü. Çünkü bunu onlardan öğrenmiştim, kötü olan kötü kalırdı. Olumlu ihtimaller yoktu, insanların ölmesi ihtimali vardı.

Birden kendimi odaya geri dönmüş, ağlar vaziyette buldum. Buradan çıkıp gitmek istiyordum, ve Sam'in iyi olmadığına inanıyordum. O, öyle garip davranıyordu ki, öyle anlaşılmazdı ki!

Dean'in beni neden hâlâ sığınakta tuttuğunu anlamıyordum. O, Sam için her şeyi yapmaya her zaman hazırdı ve o istemediği hâlde benim gitmeme de izin vermiyordu. Her şey kafamı karıştırmaktan başka hiçbir şey değildi artık.

Ne yapmam gerektiğini bilmez bir şekilde yatakta oturmaya devam ettim. Yanlarına dönsem bir türlüydü, dönmesem başka türlü... Ya ortalık daha da kızışırdı ya da Sam'le konuşabilir, her şeyi düzeltebilirdim, ama bana karşı o kadar önyargılıydı ki hiçbir şeyin yoluna girmeyeceğinden son derece emindim.

Ne yapacağımı düşünmeye devam ederken, oturmaya devam ediyordum. Önüme eğilip ellerimi yüzüme kapattığımda çarpan kapının sesiyle kafamı hışımla geri kaldırdım, sırtıma saplanan keskin ağrıyla yüzümü buruştururken odama giren Sam kapıyı kilitledi. "Ne oluyor?" dedim. "Ne yapıyorsun?"

"Gidiyorsun." dedi, kenarda duran eşyalarımı alıp kapıya atarken. Çantadan dökülen çamaşırlarım etrafı kaplarken bunun ne kadar aşağılayıcı olduğunu düşünmeden edemedim.

"Sam, yapma!" diye bağırırken çoktan ağlamaya başlamıştım. Onu kolundan tuttuğumda hiç düşünmeden fırlattığı eşyalar gibi beni de savurdu. Kafamı duvara çarptığımda oda etrafımda dönüyor gibiydi; ya da şiddetli bir deprem oluyor gibi, sadece hiçbir şey sabit değildi ve sonra birden bire her şey simsiyah oldu. Bir anlık sessizlik ve ardından gelen boğuk sesler vardı, bilincimi kaybettiğimi biliyordum.

Kafamın duvardan aşağı sürüklenmesi hissettiğim son şeydi.

***

Başımda feci bir ağrıyla gözlerimi açtım. Etraf karanlıktı ve bu da nerede olduğumu bilmemi zorlaştırıyordu. Elimi soluma uzattım, küçük masa lambasına dokunduğumda odamda olduğumu anladım. Biraz daha yoklayarak onu yaktığımda oda aydınlanmıştı.

Gözlerimi kısarak içeriyi süzerken kapının sağındaki duvarda gördüğüm kan lekesi içimi korkuyla kapladı. Yukarıdan başlıyor, aşağı doğru silikleşiyordu. Korkuyla elimi kafama götürürken "Dean!" diye bağırdım, aynı zamanda ağlamaya da başlamıştım. "Dean!"

Kapının önünde onu gördüğümde birkaç saniye öylece durdu. Parmaklarımda hissettiğim sıcak sıvıyla elimi geri çektim, kan gördüğümde yaptığım tek şey daha çok bağırmak ve ağlamak oldu.

Koşarak bana geldi. "Sakin ol," dedi, "şş, sakin ol Rachel."

"Defol git Sam!" diye bağırdım ve kollarımı tutan ellerini savurmak için kendimi hızlıca geri çektim. "Bırak beni, bırak!"

DoğaüstüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin