"Hayır, daha berbatları da var." dedim gülmeye devam ederek. "Bir keresinde çamurda bile yuvarlandım, tabii rezilliğim yüzünden olumlu ihtimaller sıfıra indi."
Dean sol elini alnına koyup gülmeye devam ettiğinde utanarak yüzümü boyun girintisine gömdüm. Yarım saattir çatlayacak gibi gülüyor, birbirimize gülümsetecek şeyler anlatmaya devam ediyorduk. Onu ilk kez bu kadar neşeli görmüştüm, sebep olmak beni çok mutlu ediyordu.
"Uzun zamandır böyle gülmemiştim," dedi. "Gerçekten nasıl olduğunu unutmuşum."
Gülümseyerek ona baktım. Aslında, her şeyin altında oldukça masum bir insandı ve gülmeyi hak ediyordu. "Seni güldürmek güzel." dedim.
Tebessüm etti, uzanıp yanağına bir öpücük bıraktım.
"Uykum var." diye mırıldandım beline dolanan kollarımı ona daha sıkı sararken. Saat sabahın beşi filandı, geçirdiğimiz saatler beni yormuştu.
"Uyumak bence de iyi fikir." dedi pürüzlü çıkan sesiyle. Parmakları alnıma yapışan saçlarımı özenle geri iterken onu süzdüm, gözlerinin şişliği ve kızarıklığı yorgunluğunu ele veriyordu.
Doğrulduğumda kaşlarını çatarak yüzüme baktı. Aceleyle üzerime sadece atletimi geçirdiğimden utançla bakışlarımı kaçırdım, üzerimde o ince örtü varken hayat çok daha güzeldi.
"Ben... Ben odama gideyim." dedim hafif bir tebessüm eşliğinde. Bacaklarımın üzerinden örtüyü kaldırdığımda soğukla buluşmak bana iyi gelmemişti, tüylerimin ürperdiğini hissediyordum.
Neyse ki donunu giymeyi akıl etmişsin seni aptal dedim kendime. Yerde duran şortuma ve sütyene eğileceğim sırada Dean'in kolunu belimde hissettim.
Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp bana eğildi ve fısıldayarak "Neden burada uyumuyorsun?" diye sordu.
Ben susarken iç sesim tekrar devreye girdi.
Sahiden, neden onunla uyumuyorsun? Bir aptal olduğun için mi yoksa?
"Sadece, rahatsız olmanı istemedim." dedim sessizce. Elimde tuttuklarımı parmaklarımı birbirinden ayırarak tekrar yere düşürmeme sebep oldu, beni yanına çekti.
Başımı tekrar göğsüne yasladığımda, yaşadığım 20 yıl boyunca uyuyabileceğim en huzurlu uykuyu uyuyacağımdan bihaberdim.
***
Dean'in yatağında yalnız başıma uyandığımda etrafa bakındım. Nerede olduğunu bilmiyordum, merakla yataktan çıktım.
Çıplak ayaklarım soğuk zemine değince bir anlığına titresem de toparlandım ve koridor boyunca yürümeye koyuldum. "Dean?!" diye bağırırken saçlarımı geri doğru yatırdım, sonunda kendimi masaların yanında bulduğumda etrafı bir kez daha süzdüm.
"Dean, burada mısın?!"
Cevap alamadığımda duş almak için banyoya doğru ilerlemeye koyuldum. Önce odama gidip giymek için bir şeyler çıkardıktan sonra Dean'in odasına yürüdüm, yerde duran kıyafetlerimi almam gerekiyordu.
Onunla odasında karşılaştığımda kemerini takıyordu. Duştan çıkmış olmalıydı, tişörtünü hâlâ giymemiş, pantolonuyla dikiliyordu.
Kapının kasasına yaslanıp onu izlemeye koyuldum. Neden yaptığımı bilmiyordum, sadece, o kusursuz görünüyordu.
Dolabına ilerlemek için arkasına döndüğünde önce gözlerime baktı, ardından beni yukarıdan aşağı inceledi ve "Hey." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
FantasyAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?