uzun ara için özür dilerim, umarım beğenirsiniz. yorum yaparsanız çok sevinirim 🙏💚
Dean'in üzerindeydim, ya da Dean gibi görünen bir başka şekil değiştirendi; bunu bilemiyordum.
Bıçağı yüzüne uzattığımda yaptığı hamleyle beni altına aldı. Benden çok daha kuvvetliydi bu yüzden şaşırmamıştım.
Bileğimden tuttuğu elimi zorlukla yüzüne yaklaştırıp gümüş bıçakla yanağına bir çizik attığımda boynuma damlayan birkaç damla sıcak kan üzerine yüzümü çevirdim. Oydu, derisinde bir sorun yoktu ve az önce onu kesmiştim.
Boş anından yararlanıp tekrar üste çıktığımda dizlerinin üzerinde oturuyordum. Biraz gerileyip üzerindeki ekose gömleğin yakalarından sertçe tuttum. Onu kendime çektiğimde birkaç saniye anlamsızca bana baktı.
Bir şey söylemeliydik; ama söylenecek ne vardı ki?
Bacaklarımı belinden dolayıp birden boynuna sarıldım. Son zamanlarımızda yaşadıklarımız onunla mıydı yoksa bir şekil değiştirenle miydi emin olamasam da onu deli gibi özlemiştim.
İri kolları ince belimi sarmalarken yüzümü boynuna çevirdim. Dünya oradayken çok güzeldi.
Sid'in sesini duymamla kollarımı Dean'den ayırmadan yüzümü arkaya çevirdim. "Birisi neler olduğunu söyleyecek mi?"
"Sid, bu Dean." dedim Dean'e bakıp. "Ve o da Sam."
"Oh," dedi, bir adım geriledi. "Merhaba."
Dean sersemlemiş bir şekilde yüzüme bakıyordu. Kimse neler olduğunu anlamlandıramıyordu, benimse hissettiğim tek şey damarlarımdan akan kanın hızlandığıydı.
Sid'in düşen omuzlarını ve Sam'in ilginç ifadesini iyice inceledikten sonra Dean'e döndüm. Yüzündeki ifadenin boşluğu rahatsız edici ve alışılmadıktı, ne yapacağımı bilemez bir halde üzerinden kalktım.
"Üzgünüm." dedim utanarak. Yüzümün yandığını hissediyordum, karnımda ilginç şeyler oluyordu. "Bunu sonra konuşmalıyız çünkü doktorun kemiklerini yakmalıyız."
"Evet," dedi Dean. "Evet, biz de onun için buradaydık." diye tamamladı. Kafasını çektikleri yatağın olduğu yöne çevirdi, tahtaları çoktan kaldırmış, neredeyse kemiklere ulaşmış olduklarını gördüğümde Dean'in bacakları üzerinden kalktım ve Sid'in elindeki çantamı aldım. İşe koyulmam herkesi teşvik etmiş olacak ki hepsi birden ayaklandı ve kemiklere ulaşmak için kalan tahtaları kaldırmaya başladılar.
Kemikleri tek tek toparlayıp çantamdan çıkardığım torbaya doldururken herkes o kadar gergindi ki tarif edemiyordum.
Sid kemiklerle işi bittikten sonra el fenerini açtı ve önden ilerlemeye başladı. Sam elindeki torbayla birlikte onu takip etti. Ben de ilerlemeye başlamıştım ki belimde Dean'in elini hissettim. "İn hadi." dedi. "Seninle konuşacaklarımız var."
Tebessüm ettim ve belimdeki eli eşliğinde merdivenleri indim. Binadan sonunda çıktığımızda tüylerimi ürperten o hisse de veda ettim. O kadar fazla hayalet vardı ki kim olsa hissedebilirdi. İçeriden canlı çıkmamız bir şanstı.
Arka bahçeye ilerlerken önümden yürüyen Dean'e baktım. Bu kez Sam'in yanındaydım. "Neler oldu Sam?" diye sordum. "Bizi neden ayırdılar?"
"İnan bana ben de bilmiyorum." dedi. "Yanımızda bir Rachel vardı ama o sen değildin, yani, sanırım sadece son günlerde."
"İki şekil değiştiren vardı." dedim gülerek. "Sizin gibiydiler ve bir gün birisi bana saldırdı."
"İkisini öldürmüşsün." dedi. "Biliyor musun, olanlardan sonra polisler seni epey aradı ama biz bile bulamazken onların bulması zaten mucize olurdu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
FantasyAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?