Soğukta ısıtan tek şey onun nefesiydi. Ve o berbat kokuyu çekmektense soğuktan ölmek her zaman için daha cazipti.
Gülerek sağıma döndüm. Bana yaklaştığı her an yüzüne tükürmek istesem de karşılığında attığı tokatlar canımı yaktığından pes etmiştim.
"Seni küçük kaltak." dedi üzerime eğilip. Geriye attığım başım arabanın camına çarparken gözlerimi yumdum. "Başından beri ölmeni o kadar çok istiyorum ki,"
Yanaklarımı sıktı ve sessiz bir çığlık attım. Çirkin elleri yüzümde gezinirken kendimi ondan kaçırmaya çalıştım. Bağladıkları ellerimi kıpırdatamamak sinirlerimi bozsa da aldırış etmedim.
"Kapana kısıldığını görmek çok haz veriyor.'" diye tamamladı.
"Ne istiyorsun?" diye sordum, güldüm. "Sana zararı olmayan genç bir kızdan ne istiyorsun?"
"Bilmem." dedi. "Bilmiyorum, cidden, tatlım. Baban ve anneni öldürürken de bilmiyordum."
Acımı arka plana yerleştirdim ve umursamazca konuştum. "Oh, emin değilim." dedim dudaklarımı büzüp. "Babamın anneni becermesi canını yakmış olmalı, seni orospu çocuğu!"
Saçlarımı tutup yolarken "öldüreceğim." dedi. "Seni öldüreceğim, fahişe."
"Yapamazsın demiyorum." diye fısıldadım. "Şimdiye kadar neden yapmadın diyorum."
***
Binaya dağılan ayak sesleri bakışlarımı istemsizce girişe yöneltirken bir kez daha lanet olsun, diye mırılandım. Her gün geliyorlardı. Her gün bana zorla yemek veriyorlardı, her gün su içiyordum. Öncekinden daha iyi şartlarda yaşıyordum, en azından kişisel olaylar konusunda.
Ama her gelişlerinin bedeli oluyordu. Dizlerime yediğim sayısız tekme, attıkları tokatlar, yolunan birçok saç ve morarmış vücudumla geride ben kalıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
FantasyAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?