Korkuya esir şekilde olduğum yerde bekledim. Bütün tüylerim ürpermiş, gözlerim dolmaya başlamıştı. Kapıyı bir kez daha çekmeme rağmen açılmadı. Var gücümle bir kez daha bağırdım. "Dean!"
Nerede olabilirler diye düşünürken yüzüme çarpan rüzgar beni daha da korkuttuğu için geriledim. Kesinlikle bir şeyler vardı.
Bu sırada merdivende Dean ve Sam'i görmemle kollarımı açarak oraya ilerledim. Dean beni sararken, "Kapılar açılmıyor," dedim. "Burada bir şey var. Lütfen gidelim."
Sam gidip zorlanmadan kapıyı açtığında baygın bakışlarım şaşkınlığım yüzünden canlandı. "Nasıl olur?" dedim sessizce. Geri çekilip Dean'den ayrıldım, yavaş adımlarla kapıya ilerledim.
Sam kapı kolunu benim tutmam için bıraktığında kapı sertçe kapandı. "Bak," dedim geri çekilirken. "Gördün mü?!"
"Tamam." dedi Sam. "Burada bir şeyler var gibi görünüyor."
"Hayır, kesinlikle var." deyip kendimi öne atmaya yeltendim ki Dean beni tuttu.
"Sakin olursan bunu çözeceğiz, tamam mı?" dedi.
"Burada kalmamalıyız." dedim. "Gece nasıl uyuyacağız?"
"Korkma." dedi ve bu cümle dudaklarından o kadar sakin bir şekilde döküldü ki bir an için yatıştığımı hissettim. "Tuz var, değil mi?"
Başımı salladım. "Güzel." dedi. "Sam gidip biraz daha alsın ve bagajdaki silahlarımızı getirsin."
Söylediği her şeyi kontrolsüzce onaylıyordum, nedenini bilmiyordum ve ağzımdan bir şeyler çıkabileceğini düşünmüyordum.
Ağır hareketlerle gidip L koltuğun bir tarafına uzandım. Bildiklerimle bir hayaletin üstesinden gelebilirdim ama hayaletlerden nefret ediyordum. Annemi ve babamı benden uzaklaştırmak için onları kullananlar kadar çok.
İşin aslı gerçekten bambaşkaydı.
Sam aceleyle evden çıkarken Dean geldi ve oturdu. "Sana bir şey anlatacağım." dedim. "Daha önce anlatmam gereken bir şey."
Merak dışında her şeyi barındıran bir tonda, "Dinliyorum." dedi.
"Şeytanlar beni aldıklarında." diye başladım. "Bunları o zamandan beri biliyorum."
"Her şey planlı, Dean. Frank Morgan'ın yüzüğünü annemin alması ve bana hediye etmesi bile onlar tarafından planlanmış. Ve ailemin ölümü de."
Gözlerimi kapatıp devam ettim. "Bu olanların sebebini bilmiyorum. Neden bana acı çektirdiklerini de. Sadece bu da onların planıysa diye korkuyorum. Ve elimden bir şey gelmezse ben de öleceğim."
"Bütün bunlara rağmen neden bizden uzaklaşmaya çalışıyorsun, Rachel?" diye sordu. "Bırak da seni koruyalım, olur mu? Buna ilk günden beri izin vermiyorsun ve lanet olsun ki bu konuda hiç değişmedin ama ölmek istemediğini ikimiz de biliyoruz. Hatta Sam de."
Gözlerimi açıp onu izlemeye başladığımda ekledi. "Ve ölmeni istemediğimizi de çok iyi biliyorsun."
"Biliyorum." dedim. "Bilmediğim tek şey benden ne istedikleri."
"Öğreneceğiz." dedi sakince. Başımı tekrar sallayıp gözlerimi kapatırken düşüncelerimi durdurmayı denedim. Hala nemli olan saçlarımın arasında hissettiğim sıcak parmaklar beni huzurlu ve güvende hissettirirken tebessüm ettim. Bacaklarımı kıvırıp kendime çektikten sonra hırkamın kollarını çekiştirip ellerimin üzerine çıkmasını sağladım ve ellerimi çenemin altına yerleştirdim. Ne kadar büzülürsem o kadar sıcak oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
FantasiaAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?