Yaklaşan adım sesleriyle elimde tuttuğum defterimden başımı kaldırdım. "Tanrım." dedi Dean. "Ne yapıyorsun burada, bu şekilde?" (multimedya)
Defteri hızlıca kapattım ve masanın üzerine bıraktım. "Bir şeyler karalıyordum işte." dedim omuz silkerek. "Ne olmuş?"
"Bilirsin havalar iyice soğudu, Kasım ayındayız."
Sahi.
Geçen her gün, her hafta ve her ay beni biraz daha ölüm fikrine yaklaştırıyordu ve Kasım'ın ortalarındaydık yani dokuz ay ve bir haftam kalmıştı."İçerisi sıcak." dedim umursamazca.
"Şey," dedi elini ensesine götürürken. "böyle hoş görünüyorsun."
"Nasıl hoş?" dedim kaşlarımı kaldırırken. Hala elimde duran kalemi ısırmaya başladığımda Dean beklediğimden çok uzak bir cevap verdi.
"Sevimli işte." dedi. "Güzel."
"Ahh!" dedim kalemi yere atarken. Gözlerimi devirerek ona yürüdüm. "Sevimli göründüğümü düşünmekten vazgeçmek için üç saniyen var!"
İşaret parmağımı, orta parmağımı ve yüzük parmağımı yukarı kaldırdığımda saniye aralıklarla onları geri indirdim. Üçünü de kapattığımda güldü. "Anlamıyorum." dedim masadaki deftere yürüyüp onu alırken, odama gitmeyi planlıyordum ama söylenmekten fırsat bulamayışım gerçeği vardı. "Hiçbir zaman senin için yeterince seksi değilim ve bu çok can sıkıcı."
"Hey, kes şunu." dedi saçlarımı kurcalarken. "Git ve üzerini giyin, seni yemeğe götüreceğim."
"Şahane." dedim odama ilerlerken. "Herhalde bana bir çocuk menüsü ısmarlarsın, ha?!"
"Elbette!" diye seslendi.
Odama gidip üzerime bir sweatshirt ve altıma dar bir kot pantolon giydikten sonra defterimi sakladım ve gevşek topuzumu açıp saçlarımın omuzlarıma dökülmesine izin verdim.
Ne giyersem giyeyim, ne yaparsam yapayım, ne dersem diyeyim, onun bir parçası beni hep küçük bir kız çocuğu olarak görüyordu, görecekti. Bunu nasıl değiştirebilirim diye düşünüp duruyordum ama aklıma hiçbir şey de gelmiyordu.
Aynaya bakıp kendimi inceledim. Göğüslerime ve kalçama biraz dolgu beni kurtarır mıydı? Sanırım dudaklarım için de ihtiyacım vardı.
Yan dönüp vücudumu inceledim. Neredeyse dümdüz görünüyordu ve onun da böyle tiplerden hoşlanmadığı kesindi. Ayrıca beni sevip sevmediği bile kesin değildi. O birini sevmezdi ki, benim ona hissettiğim şeyin aşk olduğundan emindim ama o beni seviyor muydu bundan bile tereddüt ediyordum.
Bir filmin içinde olsaydık, ya da bir kitabın, bir anda gelip belime sarılmasını ve bana şiirler okumasını çok isterdim ama benim durumumda bunu istemek için Polyana olmak gerekirdi ki hayatın birçok karanlık yönüne şahitlik etmiş biri olarak bunu yapabileceğimden bile emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaüstü
FantastikAilesi doğaüstü bir şekilde öldürülen Rachel Parker'ın Winchester'larla devam ettiği yolda karşısına neler çıkacak?