35. Bölüm "Değişiklik."

3.4K 258 73
                                    

Bitmeyecekti galiba bu günler. Ya da bana öyle geliyordu. Niye bana öyle geliyor ki? Gelmesin... Gülmeyi unutmuş gibi hissediyorum kendimi. Buğra uyanmıyordu. Uyanmıyor... inat ediyordu uyuyordu. Hayır! Ben bile bu kadar çok uyumuyorum ki! Şimdi uykuyu sevmemezlik mi başladı bende ne?! Dur bakiiiiimm....

Hayır! Gayette hala uykum var. Zaten hep yorgumun hep uykum var benim. Yeni bir şey değil. Ama şu Buğra da bir uyansaydı iyiydi.

Artık ilk günler gibi paramparça, darmadağın, hortlak gibi değildim. Artık daha az kendimi suçluyordum... galiba alışıyordum...

Eve gitmiştim. Kimsenin dil döküp götüremediği eve kendim gitmiştim. Eve girdiğim de annem ve halam evde yoktu. Dedemle babaannem yine kavga ettikleri için benim geldiğimi fark bile etmediler. İlker abim hala şu kız arkadaşının peşinde olduğu için yanımdan geçmişti ama fark etmediğine eminim yaa... Yine tek, biricik, aşkım, kuzenlerin bir tanesi fark etmişti beni. Buğrayı sevmediği için hastaneye sadece benim yanıma geliyordu. Onun dışında telefondan arayıp 'Yalçını özledim' adlı eserini okuyordu.

Evde yine bir telaş, bir curcuna bir kıpırtı vardı. Herkes birşeylerle uğraşıyor ve oradan oraya koşuyordu. Daha sonra öğrendim ki bu telaşın sebebi Ilker abimmiş. Meğer evleniyormuş bizim sıpada haberimiz yok!

Özgeyi ikna etmiş. Tabi benim hastanede olduğum zaman diliminde yapmış bunu. Kız çok direnmiş gelmem diye ama Ilkerin hiç bilmediğimiz maarifetleri varmış. Düğün yine bizim aşağı kumsalda olacakmış. Şu sünnet düğünün olduğu yerde.

Peki ya ben bu halde nasıl düğünde oynarım ki?! Oynayamam. Hayır zaten utançımdan oynayamam o ayrıda... birde Buğra var! Onu hastanede bırakıp burada kurtlarımı mı dökecem?!

Birde düğün iki hafta sonra olacakmış. Mümkün değil hazırlanamam ya. Merdivenlerden inip içeri düğün için birşeyler taşıyan hiç görmediğim adamlara değmeden holü geçmeye çalıştım. Holü yarılamıştım ki elinde kalemi kağıdı ve gözüne taktığı kemik gözlükleri olan tabi ki de tek hücreli amipciğimle karşılaştım. Ben yüzümü saklayıp oradan mutfağa geçmeyi planlarken yanımdan eşya taşıyan bir adam geçti. Adamın arkasına saklandım ve mutfağa doğru giderken arkamdan sesi duyduldu.

"Benden mi kaçıyorsun?! Halbuki hep kovalanan taraf olmuşumdur..." dedi. Ah şu durumumda bile kendini beğenmişlik yapıyor ya helal. Başımdan geçenleri İlker abiminden bildiğine bahse girebilirim. Ona görünmemek için girdiğim şekli bozup doğruldum.

"Kaçtığımı nerden çıkardın?!" Dedim oldukça özgüvenli bir sesle. Alaycı bir bakış attım ona doğru. Ama o kafasını kaldırıp bana bakmadım. Sadece kağıda ve bir şeyler yazmaya odaklanmıştı.

"Hayır eve getireceksin o paketleri..." dedi.

"Paket mi?!" Diye mırıldandım.

"Tamam paketleri getir sen kaçarsın sonra... hadi oğlum yorma beni..." dedi.

"Oğlum?" Gözden kaçırdığım bir ayrıntı gözüme takıldı. Ah kahretsin büyük rezil oldum. Özgüvenim diplerden bana el sallarken alaycı attığım bakışlarım bir an kedi bakışlarına dönüştü. Şu an bir telefon görüşmesi yapıyordu. Yani onları bana söylememişti. Belki beni görmemişti bile.

Kahretsin ya...

Rezillik resmen rezillik... TDK'ye gidip rezilliğin sözlükteki anlamına beni yapmalarını istemem lazım. Geri geri ilerlemeye başladım. Bir de yanında durup yerlerde olan özgüvenimi daha da olmayan yerlere sokmaya niyetim yoktu. Mutfağa girdiğim de Şerminin tek başına kahve içtiğini gördüm. Belkide şu an bana en iyi gelecek şey kahve ve Şermindi.

× KUZEN ×Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin