Tırnaklarımı yerken, kapının açılmasıyla vücuduma bir titreme yayılıyor. Ona ne diyeceğimi bilemiyorum.
Ashton, mutfağa geldiğinde bakışlarımız kesişiyor.
Ash, "Koridordaki bavul da neyin nesi?" deyince, kelimeleri toparlamaya çalışıyorum.
"Ben..." diye mırıldanıyorum. "Gideceğim Ash."
Ash, birkaç adımla yanıma geliyor. "Ne? Hayır." parmakları iki kolumu kavrıyor. "Gidemezsin."
Dudaklarımı yalıyorum. "Bak Ash, sen meşgul birisin. Artık benimle ilgilenmediğini biliyorum. Daha fazla üzülmek istemiyorum." diyorum ve göz temasımızı bozuyorum. "Sana karşı hissettiklerimi biliyorsun."
Ashton bir elini kaldırıp yanağıma koyarak ona bakmamı sağlıyor. "Dışarı çıkmamın bir nedeni var October ve üzgünüm, lütfen gitme."
Gözlerimi kapıyorum. Biraz sonra dudaklarımda hissettiğim baskıyla tuttuğum nefesimi veriyorum.
Ashton beni öpüyor, öpüşü altımda hassas tenim canlanıyor. Ellerini kalçama koyduktan sonra, beni kaldırıyor ve bacaklarımı beline sararken parmaklarım ensesindeki yerini alıyor.
Kalçamdaki elleri tişörtümün içerisine girerken bu yolun sonunu görüyor gibiyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
October // Irwin
FanfictionTekrar bir araya gelmek için fazla kırığım varsa, Ya da o kırıklar aslında kaybolmuşsa? Onları bulabilir misin? Yeniden nefes almamı sağlayabilir misin? *** 29.12.2015