Fourty Three

59 16 9
                                    

Sanırım duygulandım, 1 kişinin verdiği bu kalitesiz ahmak kitabıma şu an tam 7 kişi vote veriyor. Sanırım bu çok garip.

***

Eve geliyorum. Annem halimi gördükten sonra beni kendi halime bırakıyor. Çok fazla hüzün doluyum, kalbim un ufak ve onları bir kavanoza koyup saklayamıyorum.

Güzel olmayan şeyler benimdi. Hiçbir zaman güzelliklere sahip olamadığım ruhumdaki soğuk odaların, soluk duvarları göze çarpar bir halde. Onları ben görüyorum, geriye kalan herkes kör çünkü, görmeye çalışmıyorlar.

Aslında mücadele ettim, zamanında. Sadece pes etmek daha kolay geliyor, korkuyorum. Kalbimden, ruhumdan atmaya çalıştığım her şey bana ait. Bana ait olan her şey gidiyor zaten, bunların da gitme zamanı geldi, biliyorum.

İnsanlar acımasız, görmeyen gözlerle bakıyorlar etraftakilere. Çok körler, kalplerini açık tutmuyorlar. Sonunda benim gibi pes ediyor işte. Onların da renkleri gidiyor, renksizim. Bundan sonra bir rengim olmayacak.

Ashton beni dikkatlice eve taşırken hüsranın boğazımda düğümlendiğini hisseder gibiyim. Ağlamak için fazla donuk bu bedeni, bir zamanlar hıçkırıklara boğulduğu bu ev yine karamsarlığın içine çekiyori. Kolumdaki izlerin her birinin nedeni var, onlar benim parçam. 

Aptal bir mektubu yazdıktan sonra onu bir daha düzenleyip kargoyla yolladım. Geri cevap gelmedi, hüsran bu raddeden sonra duygularımı anlatmada yetersiz kalır. 

Asla cevap gelmeyecek, asla ulaşamayacak ona kelimelerim. Tozlu bir rafa kaldırır gibi kaldıracağım onu kendi zihnimden. Düşünmek için artık çok geç, çoktan ikimiz de pes ettik çünkü. 

Ama yapmak istiyorum. Mektubumun devamını yazmak ve ikincisini yazmak. Çünkü ben o değilim. Bir yanıt gelmese bile içimdeki şu fazlalıktan kurtulmak istiyorum. Onun kalbi acıyor mu, bilmiyorum ama hayal kurmak bedava değil mi? Mesela bazen yaptığım gibi onunla karşı karşıya sohbet ettiğimiz ve kahkahalarımızın etrafta yankılandığı bir yer hayal ediyorum.

Yatağımda yatarken, çekmeceyi açıp içindeki günlüğümü buluyorum. Yanımda bir dolma kalem var, başka bir şeye ihtiyacım yok çünkü yazdığım şeylerin tıpkı anılarımız gibi silmeyeceğim bir şey olduğunu biliyorum.

Ne diye başlamam gerektiğini bilmiyorum mektubuma, belki de ilk mektubun devamını getirmeliyim ama ona cevap gelmedi. Ona cevap gelmediğin için de yeni bir sayfaya başlamanın en doğrusu olduğuna karar verdim.

''Merhaba, 

Sana ne diye başlayacağımı bilmiyorum. Geçen sefer sana yazdığım mektup sana ulaştı mı? Umarım ulaşmıştır. Kelimelerimin sana ulaşmadığı her saniyeden nefret ediyorum arkadaşım. Sana arkadaşım dediğim için bana güldüğünü hisseder gibi şimdi. Komik olabilir belki senin için, belki bu mektubumu da cevapsız bırakırsın ama elimde değil. Sana yazmak hoşuma gidiyor. 

Ben çok yalnızım arkadaşım. Bilemiyorum şu anki hissizliğimin nedenini. Yazdığım şeyleri seviyor musun? Umarım seviyorsundur çünkü her ne kadar birbirimizi kırmış olsak da, ben seni önemsiyorum. Belki sen önemsemiyorsundur, belki de bu senin için salak saçma bir şeydir. Aramızda şu an mesafeler var ama bu umurumda değil biliyor musun? Ben sadece şu an sana içimi döküyorum. Sadece şu yükten kurtulmak için yazıyorum. 

Depresyona mı girmeliyim arkadaşım? Senin orada hava nasıl? Ben bilmiyorum çünkü çok uzağız birbirimize. Ne yapıyorsun tahmin edemiyorum. Belki yeni sorunlarla uğraşıyorsun, belki biriyle kavga ediyorsun, belki biriyle konuşuyorsun, belki kitap okuyorsun ve belki müzik dinliyorsun. Hiçbir fikrim yok.

Biliyor musun? Bazen sen aklıma geliyorsun ve kendi aptallığımla karşılaşıyorum. Söylediğim tüm şeyler çok acizce. Belki de bunu fark ettiğin için beni kendinden uzaklaştırdın. Hiçbir fikrim yok. Ama iyi olmanı isterim. Her ne kadar sen beni önemsemesen de, içimde bir şeyler hala iyi olmanı istiyor.

Belki ciddiye alan benim. Çok saçma, çok tuhaf ama neden böyle oldu bilmiyorum.

Tek istediğim, bundan sonraki hayatında daha az içine atman her şeyi. Çünkü atıyorsun, bilmiyorum sanma. İçinde yaşıyorsun ama çok isterdim onları bana dökmeni.

Her neyse, bunu günlüğümden koparıp sana vermesi için kargoyu arayacağım, yine.

Elveda...'' 

Ve tuhaftır ki, kalbim hem biraz rahatlarken hem de biraz daha ağırlaşıyor. İçeride bana seslenen Ashton'u bile görmezden geliyorum ve sessizce akıtıyorum gözyaşlarımı içime.

October // IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin