thirty nine

63 14 22
                                    

Sırtım soğuk yatakla buluştuğunda neden bunu yaptığımı zihnimde tartışıyordum. Ashton beni sevmiyordu, ben ise şu an beni sevmeyen bir adamın kolları arasındaydım. Bu, prensiplerimle çok ters orantılıydı.
Dudaklarımı onunkilerden ayırdığımda söyleyeceğim kelimelerin dilimde dönmeyeceğini anladım fakat prensiplerim daha önce olmalıydı. Bu yüzden söylemek için kendimi zorlamalıydım.
Dudaklarımı yaladım ancak bu Ashton'ın gözlerinde gördüğüm alevlerin daha da belirmesine yol açmıştı. "Bir şey söylemem gerekiyor." gözlerimi onunkilerden kaçırdım çünkü bakışlarındaki sözleri görmekten korkuyordum. "Beni sevmediğini biliyorum ve bu yüzden seninle birlikte olamam." diye mırıldandım. Ashton kısık küfür mırıldandı. Kemikli parmakları çenemi kavrayıp, bakışlarımızı birleştirince gözlerinde gördüğüm o ifadeyi çözmeye çalıştım ancak bunu başaramamıştım. Şu an ne düşünüyor bilmiyordum ve bu, genzimi yakıyordu.
Ashton gözlerini kısa bir anlığına kapattı. Açtığında ise tuhaf bir ifade belirdi karşımda. Çene çizgisinin yumuşadığına şahit oldum.
"October..." adımı onun dudaklarının arasından duyduğumda kanım kaynamıştı. "Bilmiyorsun." dedi ardından. Bir eli yanağım ve boynum arasındaki yerdeydi. Pozisyonumuz bunu konuşmak içim uygun değildi.
Kaşlarımı çattım. "Neyi bilmiyorum?" dedim sesim hafif çatallaşmıştı. "Beni sevmediğini bilmediğimi sanıyorsun ama biliyorum." ses tonum gittikçe düşüyordu. "Hep biliyordum."
Ashton alnını alnıma yasladı. Bu esnada dudaklarında küçük bir tebessüm belirmişti. "Yanılıyorsun." eli boynumdan aşağı kayarak köprücük kemiğimde oyalandı. Kafasını benden uzaklaştırdı ve az önce elinin olduğu o yere küçük, tatlı bir öpücük bıraktı. Gözleri tekrar gözlerimle buluştuğunda kalp ritmimi bozan o kelimeleri söyledi. "Seni seviyorum."
Ve bu sefer dudaklarımızı birleştiren kişi bendim. Elimin altında bulunan sert vücut, bundan sonraki her hamlemde daha çok sertleşiyordu.
Sonunda üzerimizde hiçbir şey kalmadığında, bütün parçalar ait olduğu yere oturdu. Ashton, acıyla yüzümü buruşturduğumda yatıştırıcı öpücüklerini bana bahşetti.
İkimiz de nefes nefese kaldığımızda, Ashton bana sıkı sıkıya sarıldı ve aynı anda yatağın üzerine yığıldık. O, kafasını boyun girintimde dinlendirirken, kıvırcık demeyi özlediğim saçlarında parmaklarımı gezdirerek, öpücük kondurdum.
Ash, kafasını kaldırdı. Ben de bu esnada ona kalbimden geçenleri söyledim.
"Seni seviyorum."
***
Ta da yorumlarınızı alayım?

October // IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin