Ben, Mert Bey'in duyma ihtimalini kafamda hesaplarken Umut konuştu. "Babam verdi yanıma içindeki cevheri fark edemedim henüz." dediğinde samimiyetten uzak bir gülümseme sunduğum sırada Mert Bey lafa girdi. "Kendisi bizim en gözde, en başarılı avukatlarımızdan hatta kendisi de bunun farkında." duymuştu ve buradan lafı çevirmem imkansızdı. Duruşumu dikleştirip söze girdim. "Aksini iddia edemezsiniz öyle değil mi Mert Bey?" onunla da çalışmıştım ve benden gayet memnun kalmıştı. "Asla cüret etmem sonra üzerime yürürsün falan." dediğinde yerin yarılıp beni içine aldıktan sonra kapanmasını istedim! Umut anlamadığını belirtircesine "Neyden bahsediyorsunuz siz?" diye sorarken Mert Bey'in meydan okuyan bakışları altında başımı dikleştirerek Umut'a döndüm. "Stajyer odasında iş yapmak yerine koca bulmaya gelmiş bir arkadaşla atıştıkta, Mert Bey ondan bahsediyor."
Umut söylediklerime güldükten sonra Mert Bey'e döndü. "Tersi fenadır, şahsen benim üzerime koli devirmişliği var." yine koli mevzusuna döndük ve nedense hiç şaşırmadım. "Koli mi devirdi?" Mert Bey'in şaşkın sesinden sonra olanları anlattığımda, Umut'u o halde düşündüğünü söyleyip önce uzun bir süre gülmüş ardından da bu kadar abarttığı için kızmıştı. "Nihayet beni anlayan biri çıktı." dediğimde bana göz kırpıp "Sen bundan şikayet ettiğin an kaç yanıma, ben bunun hakkından gelirim." dediğinde gülümseyerek başımla onayladım. "Sen artık odana mı gitsen Mert? Biz de biraz çalışırız." Umut'un sert sesiyle odasının içerisindeki stajyer masasına geçip oturdum, Mert Bey'in söylediklerine sinirlendiği her halinden belliydi. "Aman iyi çalışın ben de gidip diğer asistanlara sataşayım." dediğinde bu hallerine güldüm, Mert Bey odadan çıktığında Umut'un sesini duydum. "Siz hep böyle samimi misiniz?" Yalan söylemeye gerek görmediğim için olanı söyledim. "Yani genelde böyleyiz, Mert Bey eğlenceli biri olduğu için bizi fazlasıyla güldürüyor."
"İyi söyleyeyim de seni güldürmesin artık, ben seni güldürürüm gerek yok!" dediğinde kaşlarımı çattım az önce beni mi kıskanmıştı o? "Anlamadım?" dedim düşüncelerimi belli etmeden. "Anlaşılmayacak bir şey yok gayet açık konuştum! Hadi işimize dönelim." Saatlerce dosyalarla uğraştıktan sonra öğle yemeği vaktinin geldiğini midemin artık isyan bayrağını çekmesiyle anladım. Çaktırmadan saate baktığımda bir olduğunu gördüm, muhtemelen millet çoktan yemeğini yemiş geri dönüyordu. "Umut Bey öğle yemeğini kaçırmışız." dediğimde Umut gözlerini dosyadan kaldırıp saate baktı. "Doğru söylüyorsun baya da acıktım hadi al çantanı da gidip bir şeyler yiyelim." şaşırmadan edemedim. "Birlikte mi yiyeceğiz?" bu sefer şaşıran o olmuştu. "Evet ne var ki bunda?" Birlikte yemeğe çıkarsak muhtemelen dedikoduların odak noktası olacaktık. "Bence ayrı ayrı yesek daha doğru olur." anlamadığını belirtircesine kaşlarını çattığında devam ettim. "Malum dedikoduyu seven bir milletiz ve ne tesadüftür ki hayatımda gördüğüm en dedikoducu insanlar bu şirkette toplanmış." utanarak söylediğim şeyden sonra kızgın bakan bakışları yumuşamıştı. "Tamam o zaman ayrı ayrı çıkar aşağıda buluşuruz. Olur mu?" dediğinde yemeği kesinlikle birlikte yiyeceğimizi anlamıştım. "Tamam olur." gülerek onu onayladıktan sonra odadan çıkıp stajyer odasına gittikten sonra kilitli dolabımdan çantamı aldım.
Ben dışarı çıkarken kızlar yemekten dönmüştü bana olan dik bakışlarını umursamadan Ay'a "Ben yemeğe çıkıyorum tatlım." diye haber verdikten sonra asansöre yöneldim. Şirketten dışarı çıktığımda Umut'u beni beklerken görmek gülümsememe sebep olmuştu. Ailesinden gizli gizli randevulaşan çocuklara benzemiştik iyice. "Geldim Umut Bey gidebiliriz." dediğimde elindeki telefonu cebine attı. "İlk olarak şirket dışında Umut diyebilirsin Su, nasıl olsa aynı zamanda komşuyuz fazla resmi olmamızın bir anlamı yok." söylediklerine hak verdiğimde "Peki nasıl istersen." diyerek adımlarımla onu takip ettim. "Ne yemek istersin?" diye sorduğunda canımın pek bir şey çekmediğini fark ettim. "Hiç fark etmez ben sana uyarım." arabasının başına geldiğimizde, kapıyı açarak benim için tuttuğunda teşekkürlerimi mırıldanıp araca bindim. Kendisi de şoför koltuğuna oturduğunda "O zaman pizza yemeye gidiyoruz." dediğinde tercihi hoşuma gitmişti. Tahminen on beş dakika sonra pizzacıya gidip siparişlerimizi verdik ve beklemeye başladık. "Kaç kardeşsiniz Su?" Umut'un sorusuyla dışarıyı izlemeyi bıraktım. "İki, siz?" Berk'i biliyordum ama başka kardeşleri de olabilirdi bu sırada garson pizzalarımızı getirip içeceklerimizi de bırakarak masadan ayrıldığında konuştu. "Üç kardeşiz bir de ablamız var ama onunla konuşmuyorum." anladığımı belirtircesine başımı salladım. "Benimde bir abim var." dediğimde gülümsedi. "Ablamla neden konuşmadığımı sormayan tek insansın."
Söylediğiyle elimdeki içeceğimi masaya bıraktım. "Bilmemi isteseydin anlatırdın diye düşündüm." pizzasından bir ısırık aldıktan sonra konuştu. "Zamanı gelince anlatacağımdan emin olabilirsin. Peki abin ne iş yapıyor? Avukat mı?" o zamanın ne zaman geleceğini merak etsem de sormadım. En nefret ettiğim şeydi merakına yenik düşüp insanları darlayan tipler, aynısı olmayı göze alamazdım. "Hayır o babam gibi doktor ben de annemin izinden gittim. Siz de peki herkes avukat mı?" başıyla onayladı. "Ablam dahil herkes avukat. Ailen nerede peki?" çok soru sormaya başlamıştı ama soruları beni asla boğmuyordu."Balıkesir'de. Ben üniversiteyi burada kazanınca onlardan ayrılmak zor olsa da bir şekilde kendi ayaklarımın üzerinde durmayı başardım."
"Peki okulun bitiyor, geri dönmeyi düşünüyor musun?" dediğinde yemeği bıraktım. Daha önce bu konu hakkında çok düşünmüştüm, Balıkesir doğup büyüdüğüm çocukluğumun geçtiği yerdi ama İstanbul hayalim olan bir şehirdi, gençlik yıllarımdı. "Hayır düşünmüyorum." dediğimde düşüncelerim gibi sesimde kendinden emin ve netti. İstanbul defterini kolay kolay kapatacak biri değildim, kurulu düzenimi bozmaya niyetim yoktu. Biraz daha soru cevapla vakit geçirdikten sonra yemek molamızın bittiğini anladığımızda tekrardan şirkete yöneldik, yine ayrı ayrı ofislere çıktığımızda ben ilk olarak çantamı bırakmak için odaya girdiğimde Arzu ile karşılaştım. "Yemeğe Umut'la mı gittin?"
Cevap verme gereği duymadan çantamı bırakıp dolabımı kilitledikten sonra önüme geçti, sesi bu sefer daha gür çıkıyordu. "Sana yemeğe Umut'la mı gittin diye sordum Su?!" Tam cevap verecekken sert bir ses tonu benden önce Arzu'yu cevapladı. "Umut değil Umut Bey diyeceksiniz Arzu Hanım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin Komşusu
RomanceHem komşum hem iş arkadaşımdı... Bir de... Kalbimin sahibiydi... Eski ismiyle Komşu, yeni kitap olarak yayında..