Sabah uyandığımda kemiklerimin sızladığını hissettim dün kendimi yorduğum için bu ağrıları bekliyordum. Yatakta biraz oyalandıktan sonra telefonumu elime alıp mesaj olup olmadığını kontrol ettim, Umut her zamanki gibi günaydın mesajını atmıştı. Akşam olanlar gözümün önüne geldiğinde utandım. Hızlı bir şekilde gelen mesajı yanıtladıktan sonra sosyal medya hesabımdan gelen bildirime baktım, Yağmur dördümüzün olduğu fotoğrafı paylaşmış altına da 'En sevdiğim çiftle güzel bir akşam yemeği." yazmıştı, fotoğrafı beğenip yorum olarak kalp atığım sırada ekranıma Ata'dan gelen mesaj düştü. "Umut'la sevgili olmuşsunuz baya hızlı çıktınız!"
Ata'ya arkadaş olarak değer versem de benimle bu şekilde konuştuğunda ondan soğuyordum, onu sevmediğim için beni suçlamasından sıkılmıştım. İnsan kalbine söz geçiremiyordu, bunu en iyi onun bilmesi gerekirken böyle davranması canımı sıkıyordu. Sabah sabah moralimi bozmasını istemediğim için cevap vermeyerek yatağımdan kalktığımda çalan zille irkildim. Telefonu bırakıp, saçlarımı toplayarak kapıya yöneldiğimde dürbünden kimin geldiğine baktım. Sevgilimi görmek beni şaşırtmıyorken, onun düzgün giyimine karşılık benim pijamalı olmam biraz moralimi bozmuştu, O'nu daha fazla bekletmemek için kapıyı açtığımda yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "Günaydın güzelim." bir adım atıp beni belimden tutarak kendine çektiğinde sıkıca sarıldım. "Günaydın hayatım." yanağına bir öpücük kondurup geri çekildiğimde sarılmayı bırakmadan konuştu. "Size kahvaltı hazırladım küçük hanım, eğer kabul edip evimi şenlendirirseniz mutlu olurum."
Ben, Umut'un bu hallerine gülerken O yanağıma öpücük kondurdu. "Sizin gibi bir yakışıklının teklifini geri çeviremeyeceğim beyefendi, hemen üzerimi değiştirip geliyorum." söylediklerimden sonra bir geriledi. "Benim için sorun yok böyle de gelebilirsin." dediğinde hızlıca başımı sağa sola salladım. "Asla gelmem unut bunu!" ani çıkışımla şaşırırken ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Tamam, sen nasıl rahat edeceksen öyle olsun güzelim. Çayları koymaya gidiyorum acele et." Umut adımlarını evine yönlendirirken "Beş dakikaya sendeyim!" diyerek seslenip içeri girdim, banyoda hızlıca işlerimi hallettikten sonra en sevdiğim kombin olan tayt ve tshirt ikilisini giyerek, saçlarımı tepeden topladıktan sonra minik küpelerimi taktım. Yatağın üzerine bıraktığım telefonu alarak evden ayrıldım. Umut'un evine ilk defa gideceğim için oldukça heyecanlıydım, eli boş gitmek pek içime sinmese de sevgilimin teklifini geri çevirecek halim yoktu. Umut yüzünde tebessümle kapıyı açtığında derin bir nefes alarak içeri girdim. "Hoş geldin güzelim." dediğinde yeni gelin gibi utanarak "Hoş buldum." demekle yetindim.
İçeri doğru ilerlediğimizde gri ve siyah tonlarındaki salonu çok hoşuma gitti, evinin bir erkeğe göre son derece düzenli olmasıysa beklemediğim bir şeydi. Sofrayı gördüğümde ise şaşkınlıkla gözlerimi Umut'a çevirdim, iki kişinin yiyebileceğinden daha fazla şey vardı. "Umut sen ne yaptın? Nasıl yiyeceğiz bu kadar şeyi?" Umut arkadan belime sarılırken nefesi kulağımı okşadı. "Sindire sindire yiyeceğiz güzelim kahvaltı süremiz uzun olacak." kollarından ayrılıp sofraya bir bakış attıktan sonra uyarı kokan sesimle konuştum. "Ben çok fazla yiyemem baştan söyleyeyim." sofraya oturduğumda Umut söylediklerime sadece gülümsemişti, çayları getirip karşıma oturduğundaysa kendimi bir an onunla evliymiş gibi hissetmiştim. Akşam yemeğinde, sabah kahvaltısında birlikteydik ve bu oldukça hoşuma gitmişti. "Yağmur fotoğrafımızı paylaşmış gördün mü?" diye sordum, O'nu da etiketlediğini biliyordum çünkü.
"Gördüm hatta ben de paylaşacaktım ama ilk olarak ikimizin fotoğrafını paylaşmak istediğim için vazgeçtim." söyledikleriyle profilindeki takipçi sayısı aklıma geldi. "Çok fazla hayranınız var Umut Bey, fotoğrafımızı görüp üzülebilirler." dediğimde çayından bir yudum aldıktan sonra konuştu. "Ailemden sonra mutluluğunu önemsediğim tek insan şu an karşımda olduğu için başkalarının üzüntüleriyle pek ilgilenmiyorum." cevabı beni oldukça memnun ederken en uygun zamanda fotoğraf çekilip profilimize koymayı aklımın bir köşesine yazdım. "Aramızda olanlar bazen seni korkutmuyor mu Umut?" Umut'un tek kaşının kalkmasıyla söylemek istediğimi anlamadığını fark edip konuşmaya devam ettim. "Yani çok kısa bir zamanda ilişkiye başladık ama ben sanki yıllardır birlikteymişiz gibi hissediyorum ve bu hissi çok seviyorum. Korkumun sebebi ise hızlı başladığı için hızlı bitmesi." Umut elimi sıkıca tutarken gözlerime şefkatle baktı. "Bazen hayatımıza aldığımız yeni insanları, yıllardır tanıdığımız insanlardan daha yakın görürüz kendimize daha fazla şey paylaşırız ve bunun doğru olduğunu hissederiz. O yüzden ben korkmuyorum sen de korkma biz birbirimize aitiz ve bu hiç bozulmayacak."
Umut'un söylediklerine hak verdiğim için bu konuyu daha fazla kurcalamak istemedim, düşündükçe kafamda kuruyordum ve bu düşünceler yüzünden hayatı ikimize de zindan etmemin anlamı yoktu. "Haklısın hayatım." diyerek kahvaltıma devam ettiğim sırada sesini duydum. "Mert'in sevgilisiyle tanışmak ister misin? Yakın zamanda nişanlanacaklar biliyorsun, kendini yabancı hissetmemen için tanışmanızı istiyorum." dediğinde ona hak verdim, Umut'un ailesini ve Mert Bey'i tanıyor olabilirdim ama gelini de tanımak fena olmazdı doğrusu. "Olur hafta sonuna bir şeyler ayarlayalım tabii önce onlara da sormak gerek .Peki sorunlarını halledebildiler mi?" gülümsedi. "Tanışmak istemene sevindim güzelim, evet hallettiler." dediğinde çayımdan bir yudum aldım. "Sevdin mi arkadaşlarımı?" diye sorduğumda başıyla onayladı. "Tatlı insanlar ve sana değer verdikleri her hallerinden belli onlar gibi arkadaşların olduğu için sevindim."
Yağmur ve Kemal anlaşması zor insanlar değillerdi, Kemal'in akşamki çıkışını daha sonradan açıklaması da güzeldi. Umut arada benim tabağıma çaktırmadan yemek doldurmaya başladığında bu duruma gülümsedim, beni düşünmesi hoşuma gidiyordu. "Tabağımı doldurman gerçekten çok tatlı ama ben o kadar yiyemem, çöpe gidecek yazık." sözlerimden sonra kaşları çatıldığında oturduğum yerde dikleştim, yanlış bir şey söylememiştim neden yüzünü astığını anlamadım. "Çöpe gideceğini kim söyledi güzelim?" bu sefer kaşlarını çatan ben oldum. "Sonuçta benim tabağımdalar başka ne olabilir ki?" dediğimde gülümsedi. "Ben yerim Su, senin tabağından iğreneceğimi düşünme sakın." kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı böyle bir şey demesini beklemiyordum. "Evime çok yakıştınız Su Hanım." demesiyle yanaklarımın kızardığını hissettim. "Siz de benim evime çok yakışıyorsunuz Umut Bey." telefonumun çalmasıyla bakışmamız son buldu. "Efendim anne?" diyerek telefonu açtığımda onları uzun zamandır aramadığım için mahcup olmaya başladım bile. "Demek bir anneniz olduğunu hatırlıyorsunuz Su Hanım, güzel ben de kızımın beni unuttuğunu düşünmeye başlamıştım."
Dudaklarımı ısırırken, Umut'un bakışlarının dudaklarıma kaydığını fark etmemle dudağımı serbest bıraktım. Gözleri gözlerimi bulduğunda göz kırpmasıyla nefes almayı dahi unuttum. "Su orada mısın?" nefesle birlikte annemi de unuttuğumu fark ettiğimde derin bir nefes alıp konuştum. "Evet anne buradayım, seninle konuşurken bir yandan da kahvaltı ediyorum. Seni unutmadım sultanım sadece işlerim biraz yoğundu arayamadım." bir kısmı doğruydu aslında hem okul hem iş derken yoruluyordum ama bu bir bahane olamazdı. Aileme düşkün biriydim ama Umut hayatıma girdiğinden beri aklım başımdan o kadar çok gitti ki aramayı unutmuştum. "Kendini bu kadar yorma Su, yemeklerine dikkat ediyorsun değil mi? Aç kalma sakın aklım sende kalmasın." dediğinde onun bu evhamlı hallerine gülümsedim. "Merak etme annem, aç kalmıyorum. Siz nasılsınız?" dedikten sonra tabağımda olan gözlerimi yeniden Umut'a çevirdiğimde elinde çayıyla beni izlediğini gördüm. "İyiyiz kızım sen nasılsın asıl bana onu söyle?" Umut'un gözlerinin içine bakarak gülümsedim. "Çok iyiyim anne." Umut bu söylediğime gülümserken uzanıp serbest olan elimi tutup, öptü. Aşıktım ve bu duyguyu çok seviyordum.
Sesimdeki imayı anlamayan annem "Aman iyi ol kızım, aklım hep sende .Neyse sen yap kahvaltını yine konuşuruz." dediğinde onunla vedalaşarak telefonu kapattım. "Annemi aramayı unutmamam gerekiyor." diye mırıldandığımda dudağının bir tarafı kıvrıldı. "Kendini bana kaptırıp unuttun değil mi?" dediğinde sahte bir kızgınlıkla ona baktım. "Yok öyle bir şey." desem de inanmadığı yüzünden belliydi, haklıydı ve bunun gayet farkındaydı. "Öyle olsun bakalım." dediğinde ayaklandım. "Kahvaltın bittiyse toplayalım masayı, ben daha fazla yiyemem." Umut bu kaçış hamleme başını sallamakla yetinip sessizce yerinden kalktı, iki adımla yanıma gelerek belime sarılıp beni kendine çekti. "Ben de sana kapılıp çoğu şeyi unutuyorum inan bana ve sakın bundan utanma. Sen şimdi gidip bizim için film seçiyorsun burayı ben topluyorum." tam itiraz edeceğim sırada sert sesiyle tekrardan konuştu. "Konu tartışmaya kapalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin Komşusu
RomanceHem komşum hem iş arkadaşımdı... Bir de... Kalbimin sahibiydi... Eski ismiyle Komşu, yeni kitap olarak yayında..