Kapıyı açtığımda Umut elinde bir buket papatyayla beni bekliyordu. Ben bu haline gülümserken o gözlerini üzerimde gezdirdi. "Çok güzelsin." dedikten sonra bir adım daha yaklaştı. "Senin kadar güzel olmasalar da bunlar senin için." elindeki buketi bana uzatırken, tebessüm ederek çiçekleri alıp kokladım. "Çok güzeller, çok teşekkür ederim." dedikten sonra görgüsüz gibi davranmak istemediğim için, çiçekleri kapının arkasındaki sehpaya koymak istedim ama öncesinde "Çiçekler evde kalsa sorun olur mu?" diye Umut'a sordum, kabalık yapmak istemiyordum. "Onlar senin, sen nasıl istersen öyle olsun." dediğinde gülümsemem büyüdü. Çiçekleri bıraktıktan sonra çantamı alarak dışarı çıkıp, kapıyı kapattım.
Arabaya bindiğimizde Umut "Ne yemek istersin?" diye sorduğunda düşünmeden "Hiç fark etmez sana uyarım." dedim. "Makarna yer misin?" dediğinde başımla onayladım. "Yerim." aslında şu an ne yiyeceğimin çokta bir önemi yoktu, ekmek arası bir şeyler bile yiyebilirdim. "Tamam o zaman seni mükemmel makarnaları olan bir yere götüreceğim." dediğinde gülümsedim. "Zevkinize güveniyorum Umut Bey." kısa bir an bana baktığında gülümsedi. "Sizin gibi muhteşem bir kadınla yemek yiyeceğim, bence de zevkime güvenmelisiniz Su Hanım." yanaklarımın kızardığını hissederken bakışlarımı camdan dışarı yönlendirdim, söyleyecek bir şey bulamamıştım. "Hazır cevap Su Hanım utandı mı yoksa bana mı öyle geliyor?" Tekrardan Umut'a döndüğümde yüzündeki gülümsemenin yerinde olduğunu gördüm, arada kaçamak bakışlarla bana bakıyordu.
"Tabii ki de utanmadım, sadece ters bir şey söyleyip yemek yemeden eve geri dönmek istemiyorum." söylediklerime inanmadığı her halinden belliydi, aslında ben de inanarak söylememiştim ama bunun üzerine gitmemesi güzel bir şeydi. Arabayı park ettikten sonra bana döndü. "O zaman gidip yemek yiyelim." konuşmamı beklemeden arabadan inip saniyeler sonra kapımı açtığında, teşekkür ederek araçtan indim. Şık bir mekana geldiğimizi gördüğümde çok fazla spor giyime yönelmediğim için kendimi tebrik ettim, gerçi Umut'un kıyafetime göre bir yer seçmiş olma ihtimalide beynimin bir yerlerinde dolaşıyordu fakat bunun üzerinde fazla durmadım. Kapıyı açan garsona tebessüm ederek içeri girdiğimde, Umut elini belime koyarak beni yönlendirdi. Fazla dolu bir yer olmasa da cam kenarındaki masaya geçerek, bizi herkesten soyutlamayı başardı.
Gelen menülere hiç bakmadan arkama yaslandım. "Seçimi size bırakıyorum Umut Bey." sözlerimden sonra garsona dönerek siparişlerimizi verdi, gözlerini tekrar bana çevirdiğinde yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. "Nasılsın Su? Öylesine sorduğum bir soru değil bu gerçekten nasılsın?" garsonun bardağa doldurduğu sudan bir yudum alıp hafif tebessümle cevap verdim. "İyiyim ama şu sıralar biraz yorgunum. Okul, iş, taşınma işleri derken kendime doğru düzgün vakit ayıramadım bile anlayacağın son bir iki haftadır durumlar böyle. Peki sen nasılsın? Gerçek anlamda." yorgunluğum doğruydu, birkaç parçaya bölünmüştüm ama işlerimin çoğunu yoluna koymaya başlamıştım, bir haftaya eski rutinime geri döneceğimi düşünüyordum. "İyiyim şirkete adapte olmaya çalışıyorum. Yorgunluğuna gelirse eğer istersen sana izin verebilirim." dediğinde karşı çıktım. "Asla olmaz zaten yavaş yavaş rayına giriyor her şey bu tempoya da alışmaya başlıyorum, eğer işten uzaklaşırsam yapacak hiçbir şeyim kalmaz, sıkıntıdan patlarım."
Yemeklerimiz geldiğinde yemeğe başladığımda tekrardan konuştu. "O zaman sana daha az iş vermeliyim ki dinlenebilesin." yemek yemeyi bırakarak söylediklerine cevap verdim. "Bunu yapman hiç iyi olmaz, çalışmadan para kazanmak bana göre değil." böyle bir şeyin olması demek ofisteki kızların üzerime daha fazla gelmesi demekti, torpilli olduğumu düşünmelerini istemiyordum. Normalde insanların hakkımda ne düşündüğünü fazla umursamasam da böyle bir konu ile gündeme gelmek en son isteyeceğim şey bile değildi ."Ofistekilerden mi çekiniyorsun?" diye sorduktan sonra yemeğini yemeye başladı." Çekinmek değil bu Umut ,onlarla zaten iyi anlaşamıyoruz eğer sen de iş yükümü azaltmaya başlarsan daha fazla üzerime gelecekler, açıkçası bunlarla uğraşmak istemiyorum." söylediklerimi düşünürken bana hak vereceğini biliyordum öyle de oldu. "Haklısın sen nasıl istersen öyle olsun. Peki geçen gün kafede karşılaştığımızda sizinle oturan çocuk kimdi?" dediğinde kaşlarım istemsizce havalandı, Ata'yı sormasını beklemiyordum.
"Ata ,üniversiteden arkadaşımız. Neden sordun?" gözlerinde öfkeli bir ifade vardı, Ata onu kızdıracak ne yapmış olabilirdi merak ediyordum doğrusu. "Sana olan bakışlarını hiç beğenmedim." dediğinde güldüm. "Ne tesadüf o da aynı şeyi senin için düşünüyor." sözlerimden sonra yemek yemeyi bıraktı. "Sana öyle mi söyledi?" ses tonu fazlasıyla sertti ve belli ki Ata'dan daha tanımadan nefret etmişti. "Tam olarak öyle sayılmaz aslında aramızda bir şey olup olmadığını sordu." gözlerinde bu sefer merak hakimdi. "Öyle mi? Sen ne dedin peki?" ben de yemek yemeyi bırakmıştım. "Aramızda bir şey yok dedim." dudakları hafif kıvrılırken yüzünü biraz bana yaklaştırdı. "Yok mu?" sorusuyla birlikte ben de onu taklit ettim. "Var mı?" Yüzündeki gülümseme büyürken geri çekildiğinde ben de arkama yaslandım. "Su senden hoşlanıyorum, seni tanımak istiyorum. Nelere kızarsın, neleri seversin hepsini bilmek istiyorum tabii sen de istersen. Ben seninle bir şeyler yaşayıp, yaşayamayacağımızı bilmek istiyorum, ne dersin? Deneyelim mi?"
Söyledikleri beni heyecanlandırırken aslında içten içe onu tanımak istediğimi fark ettim. Ondan hoşlanıyordum ve onunla vakit geçirmekten inanılmaz keyif alıyordum. Gözlerimin içine merakla bakarken, heyecanla zaten belli olan cevabımı dile getirdim. "Ben de seni tanımak istiyorum Umut, deneyelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin Komşusu
RomanceHem komşum hem iş arkadaşımdı... Bir de... Kalbimin sahibiydi... Eski ismiyle Komşu, yeni kitap olarak yayında..