Pencereden içeri dolan ay ışığı kızın narin bedenine çarparken Umut, titrek bir nefes aldı.
Sabah olanlar henüz aklından çıkmış değildi. Mine'nin nasıl böyle dirayetli olduğuna gerçekten aklı ermiyordu. Öpüşüne karşılık verdikten sadece birkaç saniye sonra -ki bu birkaç saniye Umut'a bir asır gibi gelmişti- sanki hiçbir şey olmamış gibi yanından kalkıp gidişi hâlâ aklından çıkmıyordu.
Kıza dokunduğu zaman içinde oluşan bu his de ayrı bir muammaydı zaten. Senelerdir belki de her gece başka bir tende sabahı sabah etmişti ancak hiç böyle bir his yaşamamıştı.
Mine'ye yaklaştığı zaman sadece kalp atışları hızlanmıyor aynı zamanda bu yakınlık adamın karnında garip bir ağrıya sebep oluyordu. Umut bunun nedenini bir türlü anlayamasa da her seferinde daha fazla üzerinde düşünmemesi gerektiğini telkin ediyordu kendisine.
Elini ürkek bir hamleyle kızın altın sarısı saçlarına yaklaştırırken büyük bir iradeyle son anda durdurdu kendini. Bu kıza zaten bir defa dokunmuştu. Hem de dudaklarıyla... Ancak içindeki bu adlandıramadığı garip his inatla kızın leylak kokulu saçlarına dokunmasını emrediyordu.
Elini değdi değecek mesafede kızın saçlarına yaklaştırıp öylece bekledi. Yüzündeki bu bebeksi ifade neden uyanıkken yerli yerinde durmuyordu ki?
Biliyordu böyle olacağını. Mine'ye bir defa dokunursa daha fazlasını isteyeceğini tahmin etmişti ancak içindeki bu garip hissin giderek büyüyeceği aklının ucundan bile geçmemişti.
Kızın sevgilisi var lan! diye sitem etti kendi kendine. Bu durum Umut'u ne kadar zamandır ilgilendiriyordu bilmiyordu ama Mine'nin o adama bakışlarını kendi gözleriyle görmüştü.
Gerçi onu öptüğü zaman da karşılık vermişti. Madem başka birine böylesine âşıktı neden kendisine karşılık vermişti ki? Üzerinden itebilirdi ya da tokat atıp bağırabilirdi. Ancak Mine, bunlarının hiçbirini yapmamıştı.
Genç adam, ani bir kararla elini kızın saçlarından uzaklaştırdı.
"Hayır!" diye mırıldandı kendi kendine. "Bu işkenceyi kendime daha fazla yapmayacağım."
Yatakta soluna dönüp sırtını Mine'ye çevirdikten sonra aklındaki derin sorularla boğuşarak uyumaya çalıştı.
***
"Umut?"
Adam kendi ismini kızın kadifemsi sesinden duyduğunda ağır hareketlerle sağına döndü ancak cevap vermedi.
"Umut, uyan hadi. Zafer Bey'le olan görüşmemize geç kalıyoruz."
Genç adam, bu kez kulağında yankı bulan sese kayıtsız kalamamış gözlerini aralamıştı.
"Amma ağır uykun var. Seni uyandırana kadar akla karayı seçtim."
Umut, birkaç kez gözlerini kapatıp açtıktan sonra karşısındaki kişinin gerçekten Mine olup olmadığını anlamaya çalıştı. Kız her zamanki giyiminin aksine bu kez elbise giymeyi tercih etmişti. Saçları ise düz değil dalgalıydı.
Düz saçları, kot pantolonu ve asi görünüşünün dışında şu anki görüntü kesinlikle normal bir kıza ait gibiydi. Hele ki yattığı yerden doğrulup da kızın ayağındaki pembe babetleri görünce Umut bir an için hâlâ uyanamadığını düşündü.
"Mine?"
Genç kız, çoktan aynanın karşısına ulaşmış saçlarını toplarken elindeki tokayı bırakmadan Umut'a döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]
Romance"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu bu cümlesini. Kurmaya kurmuştu da birkaç saat sonra başına geleceklerden habersizdi. "Siktir lan! Aşk diye bir şey var! Yoksa bu adam ne...