Mine hareketsizce kucağında yatmakta olan adama sıkıca sarılırken gözlerinden akan yaşlara bir yenisini daha ekledi. Olanları kabullenmek istemiyordu. Umut, ölmüş olamazdı. Ölüm ona yakışmayacak kadar kirliydi bir kere... İnsan nefes almadan yaşayabilir miydi? Umut, Mine için nefesti. Şimdi nasıl olacaktı da yaşamaya devam edecekti ki?
Tıpkı annesini kaybettiği zamanki gibi herkes acın bir gün bitecek diyecekti. Peki, ya o acı gerçekten bitecek miydi?
Genç kız, onun hâlâ taze olan kokusunu içine çekerken gözlerinden akan yaşların tenini ıslatmasına izin verdi.
"Umut! Aç gözlerini sevgilim! Ne olur bırakma beni, Umut!"
Geceleri uykusunda kim sarıp sarmalayacaktı onu, kim güzel gözlüm deyip aşkla bakacaktı gözlerinin içine? Mine, kabullenmek istemezcesine başını iki yana salladı. Onun Umut'u onu bırakıp gitmezdi, yapmazdı!
"Umut!" diye bağırdı kız bir kez daha cevap almayı bekleyerek ancak değişen hiçbir şey olmadı.
Mine, onun saçlarını okşarken gözlerini bir an olsun yüzünden ayırmadı, kokusunu içine çekti, dudaklarını teninin her bir santiminde gezdirdi.
Başındaki adamlar yüzlerindeki hissiz ifadeyle kızı izlerken Serhat'ın yanındaki adam etrafı kolaçan edercesine bakındı.
"Serhat, kimse gelmeden al şu kadını da gidelim."
Serhat, başını olumlu yönde sallarken Mine'nin kolundan kavrayıp kendine doğru çekti.
"Onu böyle bırakamam! Ne olur bırakın beni!"
Mine bakışlarını bir an olsun kucağında yatan Umut'un üzerinden ayırmadan hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti. Ancak başındaki adamların ona merhamet etmeye niyeti yok gibiydi.
"Al şu kadını, hadi!"
Serhat, bu kez kızın kolunu bırakmadı. Zorla Mine'yi ayağa kaldırdığında Umut'un bedeni yere serili kaldı. Genç kız, sevgilisinin yanından ayrılmamak için büyük bir çaba sarf etse de boşunaydı. Adamlar, kızı zorla arabaya bindirdikten sonra yola koyuldular. Mine, Serhat'ın elinden kurtulmak için var gücüyle çırpınsa da bir sonuç elde edemedi. Gözlerinden akan yaşlar görüşünü engellerken öfkeyle yanında oturan adama baktı.
"Katilsiniz siz! Katil!"
Serhat, kızı susturmak için bir kez daha ağzını kapatmaya çalışsa da Mine hızla geri çekildi. Bir yandan camları yumrukluyor diğer yandan avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
"Geri dönelim! Ne olur? En azından ambulans gönderelim, lütfen!"
Adamlardan yine bir ses çıkmayınca Mine, bu kez öne doğru atılıp arabayı kullanan adama saldırmaya çalıştı ancak Serhat, kızı tek hamlede yakalayıp koltuğa geri oturttu.
"Hayvan herif! Bırak beni! Seni kendi ellerimle öldüreceğim!"
"Kafa ütüledin ha! Sustur şu kadını!"
Serhat, yanında oturmakta olan kıza bir bakış attıktan sonra, "Bacım sus, şakası olmaz bu işin." dedi.
"Ne yapacaksınız, beni de mi öldüreceksiniz? O yaşamadıktan sonra benim yaşıyor olmamın ne anlamı var ki? Öldür hadi durma!"
Mine, bağırıp çağırmaya devam ettikçe arabayı kullanmakta olan diğer adam daha da sinirleniyordu.
"Ulan dua et seni Reşat abiye canlı götürmem gerek, yoksa çoktan sıkmıştım kafana."
"Sıksana, öldür hadi beni de! Korkacağımı mı sanıyorsun? Ne senin ne de o pisliğin yapacakları umurumda bile değil artık. Bitirin bu işi, hadi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]
Romance"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu bu cümlesini. Kurmaya kurmuştu da birkaç saat sonra başına geleceklerden habersizdi. "Siktir lan! Aşk diye bir şey var! Yoksa bu adam ne...