Azra, yatağın yanındaki kanepeye Kemal için korunaklı bir yatak hazırlarken Arat, hayran gözlerle kucağında uyumakta olan oğlunu izlemeye devam etti. Zaman ne kadar da hızlı geçiyordu. Sanki daha dün oğlunu ilk defa kucağına almıştı.
Kemal günden güne büyüyordu ve Arat, her geçen gün oğluna biraz daha bağlanıyordu. Hayatlarına on ay önce girmemiş de sanki bütün ömrü boyunca yanındaymış gibiydi. Acaba Kemal doğmadan önce nasıl huzurlu olabildiğimi düşünüyordum diye geçirdi içinden. Bir insana evladının kokusundan daha fazla huzur veren ne olabilirdi ki? Bakışları o sırada Azra'yı bulunca yüzüne sakin bir tebessüm yerleşti. Bir zamanlar onu huzurlu hissettiren tek koku karısının yasemen kokusuyken şimdi buna bir de oğlunun süt kokusu eklenmişti. "Yatağı hazır, alayım mı Kemal'i?" Arat, başını iki yana salladı.
"Bu gece aramızda uyusa olmaz mı?"
Genç kadın, kocasının bu isteğine şaşırmıştı. Daha birkaç gün önce Kemal'e zarar verebiliriz diyerek yanlarında yatırmak istemezken şimdi ne olmuştu ki?
"Olur tabii sevgilim. Neden olmasın?"
Arat, Kemal'i uyandırmamaya özen göstererek ikisinin ortasında kalacak şekilde yatırdıktan sonra bakışlarını karısına çevirdi.
"Çok çabuk büyüyor değil mi?"
Azra, gözlerini oğlunun üzerinden çekmeden başını olumlu yönde salladı. "İki ay sonra bir yaşında olacak. Şaka gibi..." Genç adam, ağır adımlarla karısının yanına ulaştıktan sonra kollarını kızın ince beline sarıp kendine çekti. Saçlarından yayılan yasemen kokusunu içine çektikten sonra dudaklarını kızın alnına değdirdi. "Bana verdiğin en kıymetli hediye. Sen mükemmel bir kadınsın. Aradan seneler de geçse her geçen gün bir parçanla beni kendine bağlamayı ve daha çok âşık etmeyi başarıyorsun."
Azra, ellerini havaya doğru kaldırıp onun yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Kendini benim gözümden görebilseydin asıl mükemmelliğin ne demek olduğunu o zaman anlardın."
Genç adam, kızın ellerini kavradıktan sonra dudaklarına bastırdı.
"Yatalım mı artık?"
Azra, bavuldan çıkardığı kıyafetleri kocasına uzattıktan sonra kendisi de üzerini değiştirip oğlunun yanına uzandı. Çocuk öylesine masum görünüyordu ki, ellerini başının iki yanına açmış, yüzündeki huzurlu gülümsemeyle uyumaya devam ediyordu. Arat da tıpkı karısı gibi Kemal'in yanına uzanmış hayran gözlerle oğlunu izliyordu. Bakışları kısa bir an için karısını bulduğunda içinden geçirdiği tek dilek bu mutlu ve huzurlu aile tablolarının sonsuza kadar bozulmaması oldu.
***
Mine, gecenin keskin soğuğuna aldırış etmeden ağır adımlarla bahçede dolaşmaya devam etti. Üzerine ceketini bile almamıştı ancak soğuk havaya rağmen üşüdüğünü hissetmiyordu. Aklı sürekli babasındaydı. Nasıl olacaktı, onları daha neler bekliyordu, tıpkı Barış ve Melis gibi onlar da mutlu olabilecek miydi?
"Sevgilim?"
Genç kız, Umut'un sesini duyunca gözlerini dolunaydan uzaklaştırıp kendisine doğru yürümekte olan sevgilisine çevirdi.
"Hava soğuk, ceketini bile almadan çıkmışsın dışarı."
Umut, elindeki ceketi kıza doğru uzatırken gözlerindeki hüzünlü buğulanmanın nedenini anlamaya çalışıyordu.
"Ne oldu sana? Neden buğulandı yine o güzel gözlerin?"
Mine, ceketi üzerine giydikten sonra kollarını vücuduna sardı. "Hiç... Sadece düşünüyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]
Romance"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu bu cümlesini. Kurmaya kurmuştu da birkaç saat sonra başına geleceklerden habersizdi. "Siktir lan! Aşk diye bir şey var! Yoksa bu adam ne...