Mine, dakikalar içinde kendine gelirken kucağındaki çocuğu düşürmemeye özen göstererek yerdeki torbaları topladı.
Umut'un burada ne işi vardı, kendisini nasıl bulmuştu bilmiyordu ancak sanki hiçbir şey olmamış gibi kollarına atlamaya niyeti yoktu.
Genç kız elindeki torbaları sıkıca kavradıktan sonra Umut'un karşısında duruyor olmasına aldırmadan eve doğru ilerlemeye devam etti.
Umut, merakla kızı izlerken elbette öylece yanından geçip gitmesine izin vermeyecekti. Mine, tam yanından geçmek üzereyken adam kızı kolundan kavrayıp durmasını sağladı.
"Bu çocuk?"
Genç adam bir an durup öfkesini bastırmaya çalıştıktan sonra sakince sordu.
"Sen bu çocuğa annecik mi dedin yoksa ben mi yanlış duydum?"
Mine, Umut'un bakışlarındaki sorgulayıcı ifadeyi fark edince içindeki hüzünlü hava birden yerini öfkeye bıraktı. Nasıl olur da Yusuf'u onun çocuğu sanabilirdi?
"Bırakır mısın kolumu?"
Genç adam, kızın öfkeli ses tonunu duyunca bir an vazgeçecek gibi olsa da daha da sıkı tuttu Mine'nin kolunu.
"Hayır."
"Umut, bırak diyorum."
Adamın, bakışları tekrar çocuğa kayarken Mine, hırsla kolunu kendine çekip eve girdi.
"Mine!"
Umut'un bağırıyor olmasına aldırmadan merdivenleri çıkarken Umut da kızın peşine düştü.
"Mine, dursana!"
"Git buradan!"
Mine, gözünden akmak üzere bekleyen yaşları geri ittirirken sonunda kapıya ulaştı. Apartmandaki gürültüyü duyan Sema hızla kapıya koşup açınca karşısında hiç tanımadığı bir adam buldu.
Umut, bir kez daha araya gireceği sırada Yusuf, annesini görünce kadının kollarına doğru uzandı.
"Annecik!"
Küçük çocuk, annesinin kucağına ulaşınca başını kadının omzuna yasladı hemen.
"Mine, neler oluyor?"
"Ne olacak? Allah'ın öküzü Yusuf'u benim çocuğum sandı." Umut, olanları yeni yeni kavrarken elini sinirle alnına vurdu. Nasıl düşünebilmişti ki böyle bir şeyi? Sonuçta Mine'nin sadece kendine ait olduğu biliyordu. Bir çocuğunun olabilmesi için ilk önce başka birisiyle birlikte olması gerekiyordu.
Umut, bu saçma düşüncelerinden dolayı kendine kızarken bakışlarını kaçırarak cevap verdi.
"Öyle bir şey düşünmedim."
"Yalan söyleme! Gözlerindeki bakışı gördüm."
Mine haklıydı. Umut'un kısa bir an için de olsa aklından bu ihtimal geçmişti.
"Tamam, sinirlenme. Sen çocuğa annecik falan deyince bir an yanlış anladım. Ayrıca bu çocuk sana çok benziyor."
"Bak hâlâ ne diyor ya!"
Mine, öfkeyle adama bakarken Umut çoktan içeri girmişti bile. Sema onları yalnız bırakmanın en doğrusu olacağına karar verdikten sonra Yusuf'u da alıp hemen yandaki odaya geçti.
"Neden geldin Umut?"
Bu soruya verilecek binlerce cevap vardı ancak o an Umut hiçbir şey söyleyemeden kıza bakmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]
Roman d'amour"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu bu cümlesini. Kurmaya kurmuştu da birkaç saat sonra başına geleceklerden habersizdi. "Siktir lan! Aşk diye bir şey var! Yoksa bu adam ne...