Gün doğumuna yakın odanın içinde yankı bulan bebek sesiyle Arat huzursuzca yüzünü buruşturdu.
"Hatun çocuk ağlıyor!"
"Bir kere de sen baksan olmaz mı?"
"Deli deli konuşma sevgilim. Ben mi emzireyim Kemal'i? Kalk hadi."
Azra, memnuniyetsizce yerinden kalkıp oğlunu kucağına aldıktan sonra ilk önce altını temizlemiş sonra da emzirmişti. Ancak Kemal bunlara rağmen sakinleşmeyince genç kadın el mahkûm oğluyla beraber evin içinde kısa bir yürüyüş yapmak üzere odayı terk etmek zorunda kaldı.
"Ah be anneciğim! Uyusana işte, derdin ne anlamıyorum ki..."
Koridorun sonuna doğru birkaç adım atmıştı ki, hemen sağında kalan odanın kapısından gördüğü manzarayla gözleri fal taşı gibi açıldı.
Melis ve Mine'ye ait olan odada Barış'ı gördükten birkaç dakika sonra hemen üzerindeki şaşkınlığı atıp yüzüne geniş bir tebessüm yerleştirdi.
Demek planı işe yaramıştı. Peki, Barış buradaysa Mine neredeydi? Azra kısa bir süre bu sorunun cevabını düşükten sonra hemen ilerideki odaya ulaştı.
Odanın kapısı açıktı ve içeri de hiç kimse yoktu.
"Allah Allah... Nerede ki bunlar?"
Genç kadın, kollarında çoktan sakinleşip uykuya dalan oğluna kısa bir bakış attıktan sonra sessiz adımlarla odasına geri döndü.
Kemal'i uyandırmamaya özen göstererek yatağına geri yatırdıktan sonra hızla odayı terk etti.
Kısa bir süre evin içinde dolansa da ne Mine'yi ne de Umut'u görememişti. Evde olmadıklarına göre geriye tek bir seçenek kalıyordu; ikisi de bahçedeydi.
Azra, bahçeye ulaştığında ilerideki koltukta gördüğü manzarayla yüzünde muzip bir tebessüm oluştu.
Umut, kollarını Mine'nin vücuduna dolamış kızı da iyice kendine çekmişti. Şu anki görüntü öylesine romantikti ki, Azra bir an için onları rahatsız etmeden odasına geri dönmeyi düşündü.
Ancak üzerindeki sabahlığa rağmen kendisinin bile üşüdüğünü fark edince hemen bu fikrinden vazgeçti.
Eğer bir süre daha bu sabah ayazında uyumaya devam ederlerse ikisinin de hasta olması kaçınılmazdı.
Hem şu an bu romantik anı o bölmese bile sabah diğerleri bölecekti. Ayrıca Mine'nin bu konuda ne kadar hassas olduğunu da biliyordu. Eğer Barış ve diğerleri onlarla alay edecek olursa Mine bu defa ters tepki gösterebilirdi.
İşte tüm bunların olmaması için Azra yavaş adımlarla Umut ve Mine'nin yanına ulaştı.
"Umut?"
Sesi bir fısıltıdan farksız çıkarken ikisi de yerinden bile kıpırdamamıştı. Genç kadın, bu kez elini Umut'un omzuna yaslayıp sessizce dürttü.
"Umut, uyan hadi."
Genç adam, memnuniyetsiz bir ifadeyle yüzünü buruştururken yavaşça gözlerini araladı.
"N'oldu?"
"Bilmem, belki sen anlatmak istersin bana ne olduğunu."
Umut, Azra'nın yüzündeki muzip gülümsemeye bakarken yavaş yavaş kendine gelmeye başladı.
"Neyi anlatacağım, anlamadım."
"Boş ver şimdi... Sabah nasıl olsa alacağım ben senin ifadeni. Kalk hadi. Kızı üşüteceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]
Romance"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu bu cümlesini. Kurmaya kurmuştu da birkaç saat sonra başına geleceklerden habersizdi. "Siktir lan! Aşk diye bir şey var! Yoksa bu adam ne...