Umut alçak kapıya çarpmamaya özen göstererek başını eğip içeri girdikten sonra kızgın bakışlarını Mine'ye çevirdi.
"Sen bana ayı mı dedin az önce?"
"Ormanda ayı olduğunu zaten kabul etmemiş miydin? Niye şimdi bozuldun ki buna?"
Umut'un yüzünde muzip bir gülümseme oluşurken çapkın bir ifadeyle kıza baktı.
"Bana sarıldığın zamandan bahsediyorsun sanırım. Bakıyorum da unutamamışsın o anı."
Mine, bir hışım Umut'a dönmüş çemkirmek üzereydi ki, Zafer Bey içeri girince son anda kendini tutmak zorunda kaldı. Aslında ortam müsait olsaydı Mine, Umut'a yapacağını biliyordu ya şimdilik Zafer Bey'e dua etsindi.
"Yemek hazırlatıyorum, yersiniz değil mi?"
"Zahmet vermeseydik."
O sırada içeri elinde bir tepsi börekle giren Fatma, heyecanla öne atıldı.
"Olur mu evladım, ne zahmeti? Benim Bey, yarına misafirler gelecek deyince akşamdan yaptıydım bu böreği."
Umut, karnından yükselen sesleri bastırmaya çalışırken kadının elindeki çıtır çıtır görünen böreğe günahkâr bir bakış attı.
Sabahtan beri bir şey yememiş bir de üstüne bütün gün koca araziyi gezmişti. Teminat isteyen bakışlarını Mine'ye çevirirken kızın da tıpkı kendisi gibi iştahla böreklere baktığını görünce, "Ellerinize sağlık. Tabii kalırız yemeğe." dedi.
Aradan geçen yarım saatte böreğin ardından kurulan masa ya yerleştiler. Yok yoktu. Umut, hızla gözlerini masada gezdirdiğinde gözüne ilk takılan elbette ki Sura Dolması olmuştu. Marmaris'e has lezzetlerden biriydi. Aslında genellikle özel günlerde yapılırdı ancak anlaşılan Zafer Bey misafirleri gelecek diye fazlasıyla özenmişti. Öylesine iştah açıcı görünüyordu ki...
Umut, kızarmış etin üzerinden gözlerini ayırıp masadaki diğer yemeklere baktı. Her ne kadar sofrada et olsa da en nihayetinde Ege yöresinin hâkim olduğu bir yerdeydiler ve tam da bu yüzden masada binbir çeşit ot vardı. Çoğunun ismini bile bilmezdi. Kendisi zaten babadan Karadenizli olduğu için böyle otla falan da işi olmazdı.
Ancak Mine bu konuda Umut'tan daha donanımlı olmalıydı ki, önündeki Sura Dolmasını es geçip Umut'un tabiriyle, tabaktaki otlardan birine uzandı.
"Ebegümeci kavurması değil mi?"
Fatma, memnun bir ifadeyle tabağa uzanan Mine'ye bakarken yüzündeki gülümsemeye engel olamamıştı.
"Evet kızım, seversin galiba?"
Mine, büyük bir iştahla çatalını doldururken "Sevmek ne kelime bayılırım. Annem bunu sarımsaklı yoğurtla yapar," dedikten sonra bir an kurduğu cümlenin hüznünü içine çekip kendi cümlesini sessizce düzeltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]
Roman d'amour"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu bu cümlesini. Kurmaya kurmuştu da birkaç saat sonra başına geleceklerden habersizdi. "Siktir lan! Aşk diye bir şey var! Yoksa bu adam ne...