Mine ne yapacağını bilemez bir hâlde etrafına bakınırken içeriden Umut'un sesi duyuldu.
"Mine, bir dakika bakar mısın?"
Genç kız, sakin olmaya çalışarak kendini toparladıktan sonra hızlı adımlarla Umut'un yanına ulaştı.
"Efendim?"
Umut, ilk önce önündeki taslak çizimlere ardından da projenin son hâline bakıp, "Burası otelin oyun salonu mu?" diye sordu kâğıt üzerindeki çizimlerden birini işaret ederek.
"Evet."
"Biraz küçük değil mi? Yani sonuçta burası büyük bir otel olacak. Bu ölçülerin yeterli olacağını sanmıyorum. Hem bak bu çıkıntı-"
Umut, kızın kendisini dinlemediğini fark edince bakışlarını projeden uzaklaştırıp Mine'nin endişe dolu bakışlarına dikkat kesildi.
"Senin neyin var? Betin benzin atmış."
Ellerini önünde birleştirip sıkıca birbirine kenetlerken üzerindeki gerginlikten kurtulmaya çalışıyordu. Ancak o gece olanlar aklına geldikçe korkusu iki katına çıkmıştı.
"Yok bir şeyim." dedi kekelememeye çalışarak.
"İyi değilsin, yalan söyleme. Ne oldu?"
Mine, başını iki yana sallarken içindekileri söylememek için büyük bir çaba sarf ediyordu. Umut'a anlatamazdı. Eğer son birkaç günde anladığı bir şey varsa Umut olanları öğrenirse o adamları öldürürdü. Daha da kötüsü adamlar ona zarar verebilirdi. En iyisi Umut'un bir şey bilmemesiydi.
"Yalan söylemiyorum Umut. İyiyim dedim."
Genç adam, önündeki kâğıtlardan uzaklaşıp birkaç adımda kızın yanına ulaştı.
"Neden böyle davranıyorsun?"
Mine sessiz kalırken Umut, kızın elini avucunun içine hapsetti. Genç kız elindeki sıcaklığı hissedince korkusu biraz olsun hafiflemişti. Umut, farkında olmadan bile ona güven verebiliyordu.
"Bak, senin istediğin gibi uzak durmaya çalışıyorum ama sen böyle davranarak işimi daha da zorlaştırıyorsun."
Mine, geri çekilmeye çalışmadan başını iki yana salladı.
"Durgun olmamın nedeni sen değilsin."
"Anlat o zaman."
Gözlerini kaçırırken içindeki korku yeniden peyda olmuş gibiydi. O gece olanları nasıl anlatabilirdi ki? Olayın üzerinden aylar geçmesine rağmen hâlâ bazı geceler o adamı rüyasında görüyor, çığlık çığlığa uykularından uyanıyordu. Mine, en iyisinin susmak olacağına karar verirken en basit kaçma yöntemini seçti.
"Şu an konuşmak istemiyorum. Lütfen..."
Umut, sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldıktan sonra başını olumlu yönde sallayıp masanın üzerindeki projeyi incelemeye devam etti.
Saatler boyu süren sessizlikte Umut, çalışmaya devam ederken Mine sadece adamı izliyordu. Acaba olanları ona anlatıp yardım mı istemeliydi yoksa sessiz kalmak en iyisi miydi? Birkaç dakika ikilemde kalsa da sonunda kararını verdi. Umut'u böyle bir belaya sürükleyemezdi. O gece olanlar kesinlikle kendi suçu değildi ancak olur da Umut bunları öğrenirse o adamları yaşatmazdı.
Genç adam, önündeki bilgisayara not aldığı ölçüleri girmeye devam ederken kısa bir an duraksayıp yanında oturmakta olan kıza baktı.
Bakışları fazlaca dalgın gibiydi. Bir derdi olduğu her hâlinden belliydi ancak o anlatana kadar durumu kurcalamamaya karar vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]
Roman d'amour"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu bu cümlesini. Kurmaya kurmuştu da birkaç saat sonra başına geleceklerden habersizdi. "Siktir lan! Aşk diye bir şey var! Yoksa bu adam ne...