Genç adam, kızın ardından bakarken sanki zaman ağır çekimde ilerliyor gibiydi. Umut, anın şokunu saniyeler
içerisinde üzerinden atarken korkuyla etrafına bakındı.
Hiçbir hareketlilik yoktu. Deli gibi yatın etrafında dönüp Mine'den en ufak bir iz aradı ancak bulduğu şey hiçlikten başkası değildi.
"Kaptan! Durdur yatı!"
Yat durmadan genç adam kendini suyun içerisine bıraktı. Gecenin koyu karanlığında etrafını görmekte zorlanırken hızla yüzmeye başladı.
Mine, düştüğünden beri birkaç metre ilerlemiş olmalıydılar. Umut hemen yönünü değiştirip yatın zıttı yöne doğru yüzmeye başladı.
Ne denizin soğuğu ne de gecenin karanlığı adamı zerre etkilemiyordu. İçinde öylesine büyük bir korku vardı ki, olabilecek hiçbir şey umurunda değildi.
Sadece yüzmeye devam etti. Yüzdü, yüzdü ve yüzdü...
Saniyeler sonra kızı yüz üstü suyun yüzeyinde yatarken bulunca hızla belini kavrayıp kendine çekti.
"Mine?"
Ancak kızdan hiçbir cevap gelmedi. Adam bir kez daha umutla seslendi.
"Mine..."
Her bir seslenişte sanki kelimeler boğazında takılı kalıyordu.
Sonuç değişmedi.
Kızdan hâlâ hiçbir ses yoktu.
Umut, kızı suyun yüzeyinde tutmaya özen göstererek yata ulaştığında Kaptan, elindeki fenerle karşıladı onları.
Genç adam, önce Mine'yi ittirdi yata doğru. Kaptan ona yardım ederken Umut, bacağından akan kanın farkında bile değildi.
Mine, güvertede hareketsizce yatarken Umut, hızla kızın yanına ulaşıp dizleri üzerine çöktü.
Bir yandan kızın yüzüne düşen saçları geri ittiriyor bir yandan da onu kendine getirmeye çalışıyordu.
"Mine? Aç güzelim gözlerini. N'olur, Mine!"
Saniyeler sonra parmaklarına bulaşan kırmızılığı fark edince adamın kanı dondu.
"Mine?"
İşte bu kez sesi bir fısıltı gibi çıkmıştı. Ellerine bulaşan kandan gözlerini uzaklaştırıp tekrar kıza döndü. Belli ki düşerken başını çarpmıştı.
Umut, o an sadece sakin olmaya çalıştı. Şu anki paniği Mine'yi kurtaramazdı. Önce kızın üzerine doğru eğildi ve nefes alıp almadığını kontrol etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]
Storie d'amore"Söylüyorum size aşk diye bir şey yok!" Umut masadaki rakı bardağını bir kez daha havaya kaldırmadan kurmuştu bu cümlesini. Kurmaya kurmuştu da birkaç saat sonra başına geleceklerden habersizdi. "Siktir lan! Aşk diye bir şey var! Yoksa bu adam ne...