Sabah ‘Güm!’ sesiyle gözlerini açtı Kıvanç. Yağmur yine yere yapışmıştı. Bu defa yanına koşmadı. Çünkü Yağmur yarım saniyede ayağa kalkmıştı. Kıvanç gülerek kalktı ayağa. Yağmur ona dil çıkarttı ve giyim odasının yanına gitti. Peşinden Kıvanç’ta geldi.
“Giyecek hiçbir şeyim yok.” Bu laf bu defa Yağmur’dan değil; Kıvanç’tan çıkmıştı. Yağmur göz bebeklerini kocaman açarak Kıvanç’a döndü,
“Ne dedin?” dedi sanki ilahi bir şey söylemiş gibi.
“Diyorum ki çamaşır makinesini çalıştırsak bir ara?”
“Hee bu akşam çalıştırırız.” Güldüler beraber. Daha sonra da en derinlerden birkaç kıyafet bulup okula gittiler. Günler rutinleşmişti artık. Okul-ev-okul-ev! Klasik! Bugün eve önce Yağmur gelmişti. Yanında Zeynep’te vardı.
“Kıvanç çok ama çok hoş biri.”
“Sen ne biliyorsun Kıvanç’ı? Odunun tekidir o!”
“Yaa yok çok kibar.”
“Zeynep!”
“Öf iyi sustum.” Arkadan koşarak Can geldi. Can, Zeynep’in beş yaşındaki küçük kardeşiydi. Can kendince Yağmur’a aşıktı. Yağmur’da Can’ı çok severdi zaten.
“Ben bir uçağımmm! Heyyy!” Yağmur Can’ı yakaladı.
“Yerim seni uçak!” diyerek gıdıklamaya başladı. Tam o sırada kapı açıldı ve içeri Kıvanç girdi,
“Ben geldim maymun!” Yağmur elleri belinde kızgın bir suratla karşıladı onu.
“Sensin maymun!” diye kızdı ve arkasını dönüp Can’ı kucakladı.
“Bu yakışıklı kim?” dedi Kıvanç anahtarı asarken. Ceketini de astıktan sonra elindeki poşetleri mutfağa taşıdı.
“Bu arkadaşımız Can.” Dedi Yağmur gülümseyerek. Kıvanç, Yağmur’un kızdığını bildiği için yanağından makas aldı.
“Ya yapma şunu!” Yağmur eline vururken, Kıvanç kahkaha attı. Tam cevap verecekken Zeynep’in sesiyle sözleri kesildi.
“Ne oluyor burada?” dedi şaşkın gözlerle.
“Ne oluyormuş?” dedi Kıvanç kolunu Yağmur’un omzuna atarak.
“İndir kolunu yaa! Gıcık!”
“Farkında değil misiniz?”
“Neyin?”
“Aile gibi olmuşsunuz.”
“Ne?” Kıvanç içtiği suyu dışarı püskürttü, Yağmur ise utancından kızardı.
“Ne saçmalıyorsun Zeynep?” dedi Yağmur çatık kaşlarla.
“Bakın durumu anlatayım. Kapı çalar. Eve eşi gelen kadın kucağında oğluyla adamı karşılar. Adam rutin bir olaya dönüşmüş bir şekilde önce anahtarını asar, sonra ceketini. Gelmeden önce aldığı malzeme poşetlerini mutfağa koyar. Eşini öper –burada sen yanağından makas alıyorsun- ve oğluyla ilgilenir.”
“Saçmalama Zeynep!” ikisi de aynı anda bağırmıştı. Kıvanç
“B-ben elimi yüzümü yıkayım.”
“T-tabi zaten Zeynep’lerde gidiyordu.” Kıvanç ilk defa Yağmur’un kızaran yüzüne gülememişti.
“Zeynep ne saçmalıyorsun sen? Biz onunla aynı evde kalıyoruz nasıl bakacağız birbirimizin yüzüne düşünebiliyor musun?!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Baş Belası*
RomanceAşk bu kadar saf olabilir miydi gerçekten? Peki ya yolları kesişen iki genç bu dünyaya karşı el ele mücadele edebilir miydi? Yağmur ruhu çocuk kalmış, 21 yaşındaki sakar bir şirineydi sadece... Kıvanç ise ukalalığının altına sevecenlik gizlenmiş 24...