Yağmur hızlı adımlarla müstakil eve ilerlerken gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Efe’yi bu kadar uzun süre boşladığına inanamıyordu. Zili çaldı fakat açan olmadı,
“Eceeeem! Uyuya mı kaldın?” ama Ecem uyuyakalmazdı. Biliyordu. Bütün gece Ali ve Ecem arasında ki gergin havayı hissetmişti. Bu ürpermesine neden oldu,
“Ecem? Hayatım aç kapıyı.” Daha fazla dayanamadı ve paspasın altından anahtarı çıkarttı. İçeri girdiğinde ki sahne pek hoş değildi. Her yer kırık camlarla doluydu. Ayakkabılarını çıkartmadan içeriye fırladı. İlk kez topuklu ayakkabı giymişti ve o an bunun için mutluydu. Aksi takdirde babetlerine fazlasıyla cam batardı.
“Ecem!” diye seslendi ama hiçbir şey görmedi. Salona doğru ilerledi. Teker teker yırtılmış fotoğraflar. Ah hayır. Ali ile beraberken.
“Ecem!” dedi artık korkuyla ve içinde ki endişeye mani olamazken. Ve salonun ortasında gördü onu. Yere yığılmış minicik bedeni.
“ECEM!” koşarak yanına gitti ve kızı sarsmaya başladı,
“Ecem? Ecem? Kalk Ecem? Kalk! Ecem! Kalk!” sarsıla sarsıla ağlarken bir yandan da Ecem’i sarsıyordu ama hayır. Kız gözlerini açmıyordu. Telefonunu çıkartarak Kıvanç’ın numarasını tuşladı. Kıvanç o sırada eve bakıyordu. Sevgilisini hakikaten çok seviyordu. Bütün grup evi dağıtınca yardıma kalmış ve toplamadan gitmemişti. Televizyonu kapattı ve sona kalan birkaç çekirdek, cips ve mısır tabağını mutfağa taşıdı. Ayça yarı uyuklar bir şekilde Kıvanç’ın yanına geldi,
“Ağabey, ben yatıyorum.”
“Tamam prensesim.” Diyerek kızın anlına ufak bir öpücük kondurdu,
“Ve Ayça?”
“Hı?”
“Murat’a çok içli dışlı davranıyorsun.”
“Ya abi bir git ya!” dedi kız suratını buruşturarak. Kahkaha attı Kıvanç,
“Biliyor musun? Onu dövmek çok eğlenceli. Bir ara beraber yapmalıyız.” Dedi ve sırıttı Ayça.
“Tamam deneriz. Hadi yatağa.” Diyerek gülümsedi kıza. Oysa içinden ‘Yağmur’u kaptıracağız derken Ayça’yı kaptırmayalım.’ Diyordu. Kız günün yorgunluğuyla yatağa yattığı an uyumuştu zaten. Kıvanç’ta odasına ilerlediği sırada telefonu çalmaya başladı. AŞK yazısını görünce alnı kırıştı. Yağmur, Efe’nin videolarını izlemek için gitmemiş miydi az önce? Neden onu arıyordu ki? Hızlıca açtı telefonu,
“Hayatım.”
“K-kıvanç.” Ağladığını duyuyordu Yağmur’un. Endişelendi iyice. Bir yandan da montunu giyiyordu. Yağmur bu haldeyken onu yalnız bırakmasına imkân yoktu.
“Ne oldu Yağmur?”
“E-ecem. H-hemen-” büyük bir hıçkırık kaçtı kızın ağzından.
“Hemen gel Ecem’in evine.” Diye hızlıca söyledi gücünün son taneleriyle.
“Tamam, tamam hemen geliyorum. Sakin ol. Tamam mı hayatım? Yağmur?”
“T-tamam. Lütfen çabuk ol…” ve birkaç hıçkırık daha. Telefonu kapatıp ayakkabılarını giyerken düşündü. Ah Ayça gelecek zamanı bulmuştu! Kızı evde yalnız bırakamazdı ki! Seçeneklerini düşündü. Mert onun evine çok uzakta oturuyordu ve bu geceyi Esma’yla beraber geçireceklerini duymuştu. Onu uyandıramazdı. Ya Ali? İçinden bir ses Ecem’e bunun olmasıyla alakalı olduğunu söylüyordu. Yani onu da çağıramazdı. Peki ya başka? Alev? Alev’in gelmesi en az yarım saat. Bu evden hemen çıkması lazımdı. Kızın kendisini çok güzel bir şekilde koruyabileceğini görmüştü bugün ama herkesin Murat kadar anlayışlı olacağını düşünmüyordu. O an aklında ampul yandı. Murat! Tabi ya! Alt katta oturduğu için saniyesinde aşağıya inebilirdi. İkisi ayakta olsalar birbirlerini yiyeceklerini biliyordu ama sonuçta Ayça uyuyordu değil mi? Sıkıntı olmazdı. Hızlı adımlarla aşağıya inerek kapıyı yumruklamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Baş Belası*
RomanceAşk bu kadar saf olabilir miydi gerçekten? Peki ya yolları kesişen iki genç bu dünyaya karşı el ele mücadele edebilir miydi? Yağmur ruhu çocuk kalmış, 21 yaşındaki sakar bir şirineydi sadece... Kıvanç ise ukalalığının altına sevecenlik gizlenmiş 24...