“Ayça?” dedi Kıvanç. (Azıcık adrenalin olsun dediydim :D Ne zannetmiştiniz merak ettim heggg :D)
“Ne işin var burada?” diye devam etti sinirle.
“Ah canım ağabeyciğim. Seni özledim ve birkaç hafta sende kalmaya geldim!”
“Allah seni Ayça!” gözlerini pörtletti Ayça.
“Diyeyim mi anneme, he?” dedi kız gözlerini kısarak.
“Sakın!” diye kızdı Kıvanç.
“Valla derim! E hadi aç kapıyı! Dikiliyorum sabahtan beri! Gelmek bilmediniz!” Kıvanç ‘romantinklik’ anlarının mahvolmasıyla kahrolurken Yağmur’a baktı. Kız başını ‘önemli değil’ gibi salladıktan sonra tebessüm etti. Kıvanç onun anlına bir öpücük kondurdu ve Ayça’ya içeriyi nasıl açıklayacağını düşündü bu kez de. Bu romantik yemek onlara zindan olacaktı anlaşılan.
Sofrada yemek yerken ne mumlardan yapılmış yolun, ne de her yere serpilmiş gül yapraklarının anlamı kalmıştı. Sinirle bir daha soludu Kıvanç. Emrivaki yapacak zamanı bulmuştu kardeşi,
“Burada romantik bir akşam yemeği yiyecektik aslında Yağmur’cuğum.” Diyerek kızın elini tuttu. Yağmur kızardı ve oğlanın elini sıktı,
“Üzülme. Ben bayıldım. Çok güzel olmuş her şey. Hem ne olursa olsun günün sonunda beraberiz işte. Önemli olan bu değil mi?” diyerek gülümsedi kız.
“Seni seviyorum.” Dedi Kıvanç gülümserken. Ah şu an onu öpmek için neler vermezdi ki! Sinir bozucu kız kardeşi olmasaydı tabi,
“Klişeden ölen vaaarrr!” diye bağırdı olan gücüyle. Kıvanç gözlerini kısarak döndü kıza. Bari şu büyük ihtimal gece boyunca yaşayacakları tek romantik ana saygı duysaydı! Ama yok, olur mu?! İncileri dökülür hanımımızın!
“Ne diyorsun Ayça?” diye tısladı kıza.
“Çok klişe ağabey! Gül yaprakları ve mumlar mı? Şaka mı yapıyorsun? Daha değişik bir şey beklerdim. Gerçi Ahmet ağabeyimin de aynı bu şekilde evlenme teklifi ettiği düşünülürse şaşırmamam gerek.” Yağmur hızla gerildi,
“Evlenme teklifi mi?”
“Hayır!” diye seslice söylendi. Tabi ki böyle klişe bir teklif yapmazdı. Hoş yapacağı varsa da Ayça’nın yanında asla yapmazdı ya!
“Ben sadece sürpriz yapmak istedim. Ağabeyim gerçekten böyle mi evlenme teklifi etmiş?”
“İnternette bulduğu en masrafsız ve en kolay fikir buymuş. Pinti geri zekâlı.” Dedi ve çatalıyla bir et parçasını ağzına attı. Kıvanç hafifçe güldü,
“Annem ortalarda yokken ona istediğin kadar küfür edebilirsin.” Dedi sırıtırken. Yağmur, Kıvanç’ın kafasına vurdu ve güzel bir ‘Örnek bir ağabey ol’ bakışı attı. Kıvanç’ın kahkahası doldurdu kulaklarını. Yemek güzel bir sohbet içerisinde geçse de, Yağmur’un gözlerindeki hüznü görebiliyordu Kıvanç. Dolu doluydu gözleri çünkü. Efe o mektuplara ne yazdıysa fazlasıyla merak ediyordu bu belliydi. Hüzünlü bir tebessümle baktı ona ve suyundan büyük bir yudum aldı.
Murat evde ellerini ovuşturup duruyordu. Yağmur’u görmüştü apartmana girerken ama oraya gitmek istemiyordu. Hele de o küçük cadı oradayken! Sabah Murat, Yağmur’u görme umuduyla, üst kata çıktı. Gördüğü şey ise frenchli tırnaklarıyla oynayan ve bavuluna oturmuş küçük bir kızdı.
“Hey!” dedi gülümseyerek. ‘Umarım Kıvanç’ın sevgilisisindir’ diyordu içinden. Böyle bir durumda bunu Yağmur’a yetiştirmekten büyük keyif alırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Baş Belası*
Storie d'amoreAşk bu kadar saf olabilir miydi gerçekten? Peki ya yolları kesişen iki genç bu dünyaya karşı el ele mücadele edebilir miydi? Yağmur ruhu çocuk kalmış, 21 yaşındaki sakar bir şirineydi sadece... Kıvanç ise ukalalığının altına sevecenlik gizlenmiş 24...